Yaşadığımız kentin sorunlarına biraz daha yakından eğilmek, çözüm için “bekleyen ve talep eden” konumundan çıkarak üreten, örgütleyen, proje geliştiren bireyler konumuna geçmek... Kentin bütününden bahsetmiyorum, yaşadığımız semt, mahalle, hatta sokağın küçük bir bölümü bile olabilir...
Peki tüm bunlara ne kadar yakınız? Kendi yaşam alanımızla ilgili aktif rol üstlenmeye ve ortak sorumluluk almaya ne kadar hazırız?
Bunları düşüne duralım, bir süreden beri Edirne gündeminde olan ve üç mahalleyi kapsayan Yerinde Kentsel Dönüşüm projesi söz konusu…
Fatih, 1. Murat ve Kocasinan Mahallelerinde uygulanacak bu projeye ilişkin Belediye Başkanı; “Amacımız bu bölgede oturan vatandaşlarımızın daha konforlu, daha büyük, daha sağlıklı, daha güvenli konutlarda oturmalarını sağlamak. Bunu yaparken de bir tek vatandaşımızın dahi aklında küçücük de olsa soru işareti kalmadan, açık şeffaf ve güvenilir bir şekilde bu süreci yöneteceğiz. Her adımı, her noktası sizlerin gözü önünde ve sizlerle olacak” şeklinde açıklamada bulunmuştu.
Kenti ilgilendiren bu tür projelerde şeffaflık ayrıca bir önem arz ediyor. O yüzden bu cümlelerin lafta kalmaması biraz da halkın talepkarlığına ve sürece dahil olma isteğine bağlı.
Aksi takdirde her şey olup bittikten sonra şikayet etmek de ne yazık ki pek bir işe yaramıyor.
Bu anlamda Edirne Kent Konseyi’nin yarın saat 18.00’da Edirne Belediyesi eski Nikâh Salonu'nda gerçekleştireceği “Kentsel Dönüşüm” konulu panele katılım oldukça önem taşıyor.
Bilim insanları, yetkili kurumlar ve sivil toplum örgütlerinin de katılacağı toplantıya katılması gereken en önemli taraf ise elbette ki başta Fatih, 1. Murat ve Kocasinan Mahalleleri olmak üzere tüm kentliler…
Kentlinin analitik düşünme ve rasyonel davranma yükümlülüğü yoktur ama kentte proje üreten ve kenti yönetenlerden bunu beklemeye ve gerektiğinde hesap sormaya hakları vardır. Dahası, kentliler, hazırlanan her projede, kente ilişkin verilen her kararda bunu aramakla yükümlüdürler.
Hazırladığı plan ve projelerle geleceği bugünden tanımlayan ve geleceğe yön veren her teknik adamın bir işvereni vardır. İşte bu işveren kentlidir. Hiçbir teknik adam her düşündüğünü yapabilecek özgürlüğe sahip değildir. İşvereni konumundaki kentlinin özlem, dilek ve beklentilerini kendi mesleki bilgi birikimiyle harmanlayarak karşılamak durumundadır.
‘Ben merkezli' davranışlar içinde bulunan insanlardan oluşan bir kentli topluluğunun kentsel sorunların her gün yeniden üretilmesindeki sorumluluğu yadsınamaz. Bireysel düzeyde böyle davrananlar toplum içindeki çoğunluklarını yitirmedikçe kentsel sorunlarımızın çözülmesini beklemek güzel düşler görmenin ötesine geçmeyecektir…
|