Bataklığı susturun

Uzun bir ara oldu. Soruyorsunuz cevaplayayım. Yazmayı bırakmadım. Sayfalarca yazı, notlar, üzeri çizik sonrasında okuyamadığım satırlar. Yazdıkça yaşayan, okudukça açılan zihnimde ruhumun boşluklarının nedenlerine cevap ararken haddini aşan mutluluğun bile acı çektiğini düşünüyorum.
Bu hayatın bir kanunu var ki boşluklar dolmaya meyillidir…. Sistem bunun üzerine kurulmuş. Bu duygunun kitap alfabesiyle tanımı ise ‘’Boşluk duygusu demek iyi veya kötü herhangi bir duygu hissedememek demektir. Beyin, iyi veya kötü bir duyguya ihtiyaç duyar. Aksi, dayanılmayacak kadar kötüdür’’ şeklinde ifade edilmiş. Uzmanlar yazmış ben değil…
Şimdi niye böyle bir giriş yaptığımı yazmak isterim. Kendinizi tanımayı öğrenin çünkü kaç yaşına gelirsem geleyim farklı bir benle tanışıyorum. Yeni işler yada yeni bir çevre yeni bir şehir yeni bir soluk ne olursa olsun zehirli bir sarmaşık gibi işliyor ruhunuza kabul edemedikleriniz. İçinizdeki kavgayı tetikleyen unsurlar, aptalca davranışları beraberinde getiriyor. Sonrada daha kendi boşluğunu bilmeyenlerin boşluğunun içinde kalıveriyorsunuz.
Bu yüzden kendinize ayırdığınız zamanlarda sizden olmayanları ayıklayın düşüncelerinizden, evrene inat boşlukları doldurmaya çalışmayın.
Derler ki; Leyla’ya Mecnun’un çöllere düştüğünün, deli- divane olduğunun haberi gönderilir… Leyla Mecnun’un yanına gider bir o tarafına bir bu tarafına geçer. Mecnun bitap bir şekilde gözlerini kısarak yanındaki karaltıya bakar: ‘Gölge etme çekil güneşimden’ der. Leyla: ‘Benim ben Leyla’ dediğinde Mecnun tarihe geçen o meşhur sözlerini söyler: ‘Sen Leyla isen bu bendeki Leyla kim?’ Bu cümle, mecâzi aşkta yaşanan şokun, hayal kırıklığının, en bariz örneklerindendir. Yani aslında lisanı hal ile Mecnun şöyle der: Sen misin gönlümü-ruhumu aşkıyla doldurduğum. Sen misin deli-divane olup aklımı yitirdiğim. Sen misin vuslat için geceler boyu ağladığım; geçmişimden geleceğimden vazgeçtiğim; hayatımı ortaya koyduğum. Sen misin canımı hiçe saydığım, uğruna dünyaları karşıma aldığım… Gönlümdeki derin sevda sen misin? Mecnunun gönlünde o an, sevdasından daha derin bir boşluk oluşur…
Sanıldığının aksine Leyla ile Mecnun hikâyesinin sonu hicranla bitmez. Evet, bir ayrılık vardır ama vuslatın hakikisinin olduğunu düşünürsek, bu hikâyeye ayrılık hikâyesi demeye dilimiz varmaz. Mecnun Leyla’ya değil ama Mevla’ya kavuşur… Her insanın Leylası ayrıdır ve esasında Leyla içimizdeki boşluğun müsebbibidir. Ondan kurtulmadıkça boşluktan kurtulamayız. Bazen Leyla’dan taraf yaşanılan bir hayal kırıklığı Leyla’yı bir anda gözden düşürür ki, bu durum da insanı boşluğa düşürür. Bir kitap yazacak duygulara sahipsindir ama Leyla öyle bir söz eder ki veya öyle bir vefasızlık yapar ki, yazdığın kitabı yaktırır sana. O kitap yanarken içinde derin bir boşluk oluşur.
Bir makalede okumuştum Leyla Mecnun kısmını kendi yazıma iliştirmek istedim. Aslında ne güzel ifade edilmiş anlayana…
Zihninizin sesini kapatın. İçinizdeki bataklıktan gelen bu sesi kapatın. Önceliğiniz kendi duygularınız olsun ve özgür iradenizle kendinize güvenin. Çalışma, yapamazsın diyenlere inat özgüveninizi arttırın ve kendi ışığınızda aydınlanın.
Ben içimdeki bu bataklığı yıllar önce kuruttum. Aklıma koyup yapamadığım bir şey kalmadı lakin karşımdakilerin korkaklıklarıyla baş etme gibi saçma bir mücadeleye de girmemeliydim.
Neyse ki benim için iki ileri bir geri yaşanmıyor bu hayat…
Hep ileri hep ileri….



