Bir yudum ikram
Bazen sevdiğiniz bir arkadaşınız ya da dostunuzla, farklı bir mekanda bir fincan kahve eşliğinde hoş sohbetler edip dertleşmek insanlara antidepresan ilaçlardan daha iyi gelebiliyor. Biliyorum, kahve pişirmek zor bir iş değil. Fakat, bir fincan kahve hazır olarak ikram edildiğinde eminim kendinizi daha iyi hissediyorsunuzdur. Özellikle bu mevsimin bizim için hüzün mevsimi olduğunu düşününce, kendimizi mini şeylerle rehabilite etmek için dışarıda olmak iyi geliyor.
Kış mevsimini zaten sevmiyorum. Bana yoksulların çaresizlik içinde üşüdüklerini, evsizlerin uyumak için donmayacakları yer aradıkları, ellerindeki nasırların ve çatlakların fazlalaştığını, yoksul çocukların da gözlerindeki masum ve mahsun hüzünle, ısınmak için ellerini ovuşturmaya çalıştıklarını çağrıştırır. Zordur kış mevsiminde yoksulluk ve yoksunluk, gayet iyi bilirim.
Birkaç akşam önce eşimle birlikte dışarda bir kahve içelim dedik ve iki kahveye 150 TL. ödedik maalesef. Kahvelerin yanında minicik kalitesiz iki kurabiye ve yarım kahve fincanı büyüklüğünde minyatür bardaklarla su getirdiler. Ayrıca üç hafta kadar önce de başka bir mekana künefe yemek için girdik. Bu mekan Edirne’de yeni açıldığında daha özenliydi. Bize künefenin yanında “tuzlu elma ve limon tuzlu armut” ve bir de bayatlamış çerezleri yanında ikram olarak getirdiler. Tuzlu elma ve limon tuzlu armut nasıl olur diye sorduğumda, “meyveler bekleyince kararmasın” diye böyle yaptıklarını büyük bir öz güvenle ifade ettiler ki, inanamazsınız. Özellikle tuzlu elmaya itiraz edince, yeni bir elmayla tuzlu elmayı değiştirme lütfunda bulundular.
Geçen hafta da arkadaşlarla Edirne’ye kırkbeş dakika uzaklıkta sınır komşumuz Kırklareli’ye yemeğe gitmiştik. Yemekten sonra kahveyi de başka bir yerde içelim dedik. Yürürken, kumda kahve pişiren, oldukça otantik bir şekilde dekore edilmiş, hoş görünen ve işlek bir caddedeki bir mekana girdik. Kumda pişen kahvenin yanında reyhan şerbeti, sıvı damla sakızı, normal büyüklükte birer kapalı su, bir mini kase dolusu lokum da geldi. Kahveleri de normal fincanlardan daha büyük ve yine otantik fincanlarla sundular. Daha sonra geleneksel Türk misafirliğine uygun bir şekilde ev sahibi olarak kolonya ile bize teşekkür edip, yine bekleriz dedikten sonra yolcu ettiler.
Biz, dört kişilik Türk kahvesine yanındaki ikramları ile birlikte sadece 200 TL. ödedik! Köftelere ödediğimiz fiyatı yazmıyorum. Çünkü Edirne’de ödeyeceğimiz paradan daha az ödediğimizden çok emin olabilirsiniz. Gerçekten çok şaşırıyorum ve hiç anlamlandıramıyorum. Bizim yaşadığımız şehirde esnaf hiç mi müşteriden haksız yere para aldığını düşünmüyor ve vicdani olarak rahatsızlık duymuyor? Herşeyi Edirne’ye alış verişe gelen Yunan ve Bulgar vatandaşlarının alım gücüne göre ayarlamak nasıl bir anlayıştır, anlamak dahi istemiyorum.
Ayrıca Kırklareli’ye gittiğimizde burada da Bulgarların da alış veriş yaptığına tanık olduk. Şimdi de neyse ki Edirne’de Belediyemiz tarafından “Halk Cafe”ler açıldı. Ben de Türk kahvesini seven bir vatandaş olarak, bu defa da eşimle birlikte kahve içmek için “Halk Cafe”ye gittik. Yanında ekstradan su yada farklı bir ikram yoktu. Ama fiyatı sadece 15 TL. olduğu için içerisi oldukça doluydu. Sonuçta fiyatlar makul olunca yanında ikramın olmaması da kimsenin umurunda değildi.
Umarım Halk Kafelerde de kalite bozulmaz ve insanlar daha makul fiyata farklı bir mekanda bir fincan kahve veya bir bardak çay yudumlayıp sıcacık bir ortamda arkadaşlarıyla hoş sohbet imkanını kaybetmez. İnşallah bu durum diğer esnaflarımıza örnek olur da fiyatlar biraz makul hale gelir. Hepimizin zaman zaman farklı bir mekanda veya dışarıda bir fincan kahve içme hakkı var ve olmalı da. Mekan seçiminde fiyatlar biraz daha makul olursa kimsenin de itirazı olmaz. Zaten ekonomik koşullar neredeyse hepimiz için çok zor. Bir de esnafın fiyatları gereğinden fazla abartması inanın hepimiz için sıkıntı.
Edirne‘mizdeki mekan işleten esnaflarımızın da makul fiyat uygulaması ümidiyle, sevgiyle kalın…