EFSANE KADIN
“Osmanlı’nın son yıllarına, Cumhuriyet’in kuruluşuna, dünya savaşlarına tanıklık etmiş bir kadın Suat Derviş. Bugün en çok ‘Fosforlu Cevriye’ adlı eseriyle bilinse de yaşamı ve eserleriyle hem edebiyatımızda hem Türkiye siyasi hayatında hem de gazetecilikte izler bırakmış bir yazar ve aktivist. Nâzım Hikmet’in ilk aşkı, hiçbir baskıya eğilmeden duygularını yaşamak için gözlerini karartmaktan kaçınmamış bir ‘Efsane Kadın’”…
23 Temmuz 1972’de aramızdan ayrılan yazarın hayatını anlatan biyografik kitabın röportajını okuyunca size yazdığım diğer yazımı biraz öteledim.
Avrupa’ya muhabir olarak giden ilk kadın gazeteci, ilk basın sendikasının beş kurucusundan biri ve ilk başkanı, Devrimci Kadınlar Birliği’nin kurucusudur. Kadın hakları, demokrasi alanlarında mücadele etmiş bir aktivisttir.
Yazılan yazılarda ‘Unutturulan Kadın’olarak anılmasının sebebi ise “Eşi Reşat Fuat Baraner gibi, yaşamını işçi sınıfına adayan bu öncü kadın yazarımızı tutucu çevrelerin yok saymasının nedeni, Suat Derviş’in ezilenlerden yana tavır alması’ olduğu ifade edilir.
23 Temmuz’da ölüm yıldönümünde mezarı başında anılan Suat Derviş’i ben de anmak ve yazmak istedim.
Gazeteci-Yazar Suat Derviş ayrıca Nazım Hikmet’in ilk aşkı olarak da biliniyor.
Yazılar da açıkça anlatılıyor. Suat Derviş dört kez evlenir (Seyfi Cenap Berksoy, Selami İzzet Sedes, Nizamettin Nazif Tepedelenli ve Reşat Fuat Baraner). Bu isimlerin yanı sıra hayatında etkili olan bir isim daha vardır ki, o da Nazım Hikmet’tir. Hikmet ile ilk kez Birinci Dünya Savaşı sırasında hastaneye babasına yardım etmeye gittiğinde tanışır. Hayatının bütün dönüm noktalarında Nazım Hikmet her zaman yanında olur. Ayrıca Nazım Hikmet, Gölgesi isimli şiirini Suat Derviş için yazmıştır.
…………………….
…………………………………………
Bir çiçeğin önünde bir dakika durmuyor…
Dönüyoruz yine bir uzun gezintiden
Gönlümün elemini döküyorken ona ben.
O bana kendisini gülerek naklediyor,
Bilseniz mavi boncuk nasıl yaraştı diyor.
Ya bu kadın delidir yahut ben çıldırmışım
Ben ki birçok kereler kırılmışım, kırmışım.
Ömrümde duymamıştım böyle derin bir acı
Birden onun yüzüne haykırma ihtiyacı
İçimde alev alev tutuştu yangın gibi
Bir dakika kendimin olamadım sahibi
Hiç olmazsa hıncımı böyle alırım dedim,
Yolda mağrur duran gölgesini çiğnedim.” NAZIM HİKMET
