Kimlik

8 Mart’ta Edirne Kadın Platformu’nun yaptığı eyleme destek vermek için PTT önüne gittim. Basın açıklaması, katılımcı kadınların ve çok az sayıda erkeğin alkışları ve daha eşit bir dünya için söylenen sloganlar eşliğinde yapıldı. O sırada kendi dünyasında yaşadığı belli olan, başörtüsünü Anadolu Kadın başlığı şeklinde bağlamış, tertemiz ve saf bir yüz ifadesine sahip, ufak tefek ve bir o kadar da meraklı bir kadın yanıma yaklaştı ve “Niçin sloganlar atıp alkışlıyorsunuz? Bugün ne var ki?” diye sordu. “Bugün kadınlar günü, ve onun için bu eylem yapılıyor.” dedim. Kadın: “Aaaa! Çok iyiymiş. Yani kadınların hakları artsın diye mi?” diye sordu. Ben de evet anlamında gözlerimle onayladım. Sonra adını bilmediğim o emekçi kadın, sloganlarıyla Saraçlar Caddesini çınlatan topluluğun arasına girdi ve yanında duran, elinde günün anlamını ifade eden yazılardan döviz taşıyan bir kadından dövizi kendisine vermesini istedi. O kadın arkadaşımız da elindeki dövizi, o yurdum emekçi kadınına hemen uzattı. Eline dövizi alan, tesadüfen 8 Mart’ın anlamını öğrenen kadın başladı grupla birlikte tekrarlanan sloganları söylemeye. Program bitince, elindeki dövizi aldığı kadın arkadaşa teslim ettikten sonra bana dönerek: “Birazdan geleceğim, beni bekler misin?” diye sordu. Ben de “Olur.” dedim ve niçin olduğunu bilmesem de, büyük bir merakla beklemeye başladım. O sırada tanıdıklarla sohbet etmeye devam ettim. Sanırım yarım saat bile olmamıştı ki biraz önceki kadın, elinde biraz büyükçe bir kağıt poşetle döndü. Bir şey sormama fırsat vermeden poşetin içini açıp “Bak, ben hayatım boyunca kendim için hiç alışveriş yapmamıştım. Madem bugün kadınlar günü, poşette bulunan her şeyi kendim için aldım, kendimi ödüllendirdim. Ben çalışıyorum, evlere temizliğe gidiyorum. Gittiğim evlerde genellikle herkes işe gitmiş oluyor. Yövmiyemi de benim görebileceğim bir yere bırakıyorlar. Yani temizlik yaparken yalnız oluyorum. Gittiğimde ev sahipleri de genelde benimle pek konuşmuyorlar. Akşam eve dönünce de eşim hemen çantamı açıp yevmiyemi alıyor. Benim kredi kartım da yok. Tesadüfen eşimin kredi kartı ilk defa bende kaldı. Ben de kendim için ilk defa alışveriş yaptım, iyi mi?” diye sordu. İkimiz de birbirimize tebessümle karşılık verdik ve sadece “Güle güle kullan.” dedikten sonra yüzündeki tebessümün bütün vücuduna yayıldığını hissettirircesine heyecanlı adımlarla gözden kayboldu.

8 Mart 1857 yılında, ABD’nin Newyork kentinde bir dokuma fabrikasında 40 bin kadın işçi greve başlar ve bu direniş polis müdahalesiyle karşılaşınca, fabrikada 129 kadın yanarak can verir. İşte bu işçi kadınların vahşice katledilmesi dünyadaki kadın mücadelesinin de öncüsü (kıvılcımı) olur. Kadınlar daha insanca ve erkeklerle eşit haklar için mücadeleye başlar ve her yıl 8 Mart “Dünya Emekçi Kadınlar Günü” olarak kutlanır. Şöyle bir soru takıldı kafama: Edirne “Kadın Dostu Bir Şehir” olabilir mi? İlk defa Belediye Başkanımızı ve sekiz mahalle muhtarımızı kadınlardan seçtik. Sanırım bu anlamda böyle bir çabadan hiç kimsenin çekincesi olmaz. Bunun için öncelikle güvenli, eşitlikçi ve erişilebilir alanların çoğaltılması gereken zorunluluk olduğunu bilmek zorundayız.

Toplu taşımanın iyileştirilmesi, kamusal alanların iyi aydınlatılması, sosyal desteklerin erişilebilirliği ve yeşil alanların çoğaltılması gibi özellikler, kadınların şehir yaşamını deneyimlemelerini daha özgürce sağlar. Avrupa’da Viyana ve Stockholm bu tür projelerle örnek şehirler olarak karşımıza çıkıyor. Edirnemizin de bu kategoride olması için Belediyemizin ve diğer bütün Kurumların katkısı çok kıymetli. Çünkü her gün yoksulluk ve açlık, özellikle kadınlar ve çocuklar açısından daha da kötüye gitmekte. Bu nedenle özellikle kadınlarımıza iş olanakları yaratmak, toplum olarak en büyük sorumluluklarımızdan biri olmak zorundadır.

Yapılan hesaplamalara göre, bu hızla giderse kadınlar için aşırı yoksulluğun sona ermesi maalesef 137 yıl sürecek. Afrika’nın ilk seçilmiş kadın Devlet Başkanı (Liberya Devlet Başkanı), Ellen Jhonson Sirleaf: “Tam cinsiyet eşitliğinin daha güçlü bir ekonomi ve daha barışçıl bir ulus sağlayacağı, giderek daha fazla kabul görüyor. İşte bu yüzden çalışmaya devam etmeliyiz.” diyor. Avrupa Birliğinde mucitlerin sadece % 9 u kadın ve araştırmaların % 98’i toplumsal cinsiyet eşitliği perspektifini reddediyor. Araştırma ve inovasyonda toplumsal cinsiyet eşitliği hala büyük bir eksiklik. Ayrıca sosyal koruma politikalarında cinsiyet farkı artarken, özellikle gelişmekte olan bölgelerde erkekler lehine daha fazla fayda sağlanıyor.

Bugün dünya genelinde 119,3 milyon kız çocuğu okula gidemiyor ve 2015 yılından beri bu konuda ilerleme maalesef sadece % 4,3. İşte bu nedenle milyonlarca kız çocuğu eğitim hakkından yoksun bırakılıyor.(**) Birleşmiş Milletler Kadın Birimi verilerine göre ise dünya genelinde çalışan kadınların % 73,5’ü emeklilik, işsizlik maaşı veya doğum izni gibi sosyal güvencelere erişemiyor. Yine dünya genelinde 2 milyar kadın ve kız çocuğu herhangi bir sosyal koruma biçimine erişimden yoksun durumda.(***} Dolayısıyla toplumsal cinsiyet eşitliğini sadece kadınlar değil, kadınlarla birlikte ortak bir hayatı paylaşan erkekler de savunmak mecburiyetindeler. Cumhuriyetimizin kurucusu Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk ne güzel demiş: “Dünyada hiçbir milletin kadını “Ben Anadolu kadınından fazla çalıştım. Milletimi kurtuluşa ve zafere götürmekte Anadolu kadını kadar emek verdim diyemez.” Sözlerimi şu dizelerle bitirmek istiyorum: “İpte çamaşır, Kapı kenarında süpürge, Pencerede tül değilim ki ben. Kadınım ben kadın. Dünyayı doğuran, Doğurduğu dünyada kendine yer bulamayan…”(Tamer Dursun) Sevgiyle kalın… United Women 2015 verileri(**) TSKB Desteğiyle Eşit Adımlar Verileri(***)

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu