Kitaplar Üzerine

“Kitap okumaya hiç zaman ayıramıyorum.” Bu cümleyi sık sık duyarım. Kimi zaman rafta dizili kitaplarıma göz gezdirenlerden kimi zaman elimde kitap olduğunu görenlerden.
Kitap okumaya nasıl zaman ayrılır? Buna bir soruyla cevap verebilirim. Nasıl oluyor da kitap okumaya zaman ayırmıyorsun? Kitap okumak için ayrı bir zaman dilimine ihtiyaç olduğunu düşünmüyorum. Kitap okumak benim için; gün içinde içtiğim kahve, yıkadığım elim, karıştırdığım çorba, katladığım giysiler, dinlediğim haberler gibi keyifli, gerekli, sıradan bir ihtiyaç. Sakın bana ” İşler yoğun, eve yorgun geliyorum, evi çekip çeviriyor, çocukla ilgileniyorum.” demeyin. Bu bahanelerin son kullanma tarihi çoktan geçti.
Kitapların, uyku saatine yakın okunmasını uygun bulmasam da diyelim ki uyku saatinizden biraz önce yatağa geçtiniz. Peki, hangi kitabı okuyacaksınız? Üniversite yıllarında okuduğum Mina Urgan’ın “Bir Dinozorun Anıları” adlı kitabında altını çizdiğim çok güzel bir bölüm vardı. “Karpuzu kestin. Baktın ki kabak. Gene de zorla yiyecek misin o karpuzu?” Başladığı kitabı, kötü de olsa bitirmek huyundan Fethi Naci’nin bir sözü sayesinde kurtulan Mina Urgan’a o yıllarda pek katılmasam da seneler onu haklı çıkardı. İnsanların, kıpkırmızı, lezzetli karpuzların tadına bakmadan kabağı karpuzdan ayırt etmesi vakit alır.
Anı, araştırma, tarih, bilim, şiir, hikaye ya da roman hangi türü seçeceğimizi ilgi alanlarımız, içinde bulunduğumuz şartlar, merak, tavsiye belirleyebileceği gibi besin eksikliğinden avuç avuç toprak yiyen bir insan misali o an zihnimizin ihtiyacı olan hiçbir fikrimizin, bilgimizin olmadığı bir tür okurken bulabiliriz. Endişe edecek bir durum yok, okumaya devam ediniz.
Kitabı da seçtiğimize göre okumaya başlayalım. Ben kitapla birlikte elime bir de kalem alırım. Bazı cümlelerin altını çizerim bazı cümlelerin sonuna soru işareti eklerim. Sayfanın boşluklarına notlar alırım. Tekrar dönüş yapmam gereken sayfanın kulağını kıvırırım. Kıvrılmaması için özen gösterip ayraç kullanılmasını tavsiye edenler var biliyorum. Okunmuş bir kitabın el değmemiş gibi görünmesi bana o kitapla aramda bir yaşanmışlık hissi vermediği için sıcak bakmıyorum. Sayfalar arasında kalan bir kırıntının, kahve lekesinin, karalanmış bir şeklin beni o günlere geri getirmesini seviyorum. Ayraç kullanmıyorum mesela kaldığım yeri katlanan sayfalarından anlıyorum. Ama ayraç koleksiyonu yapmaktan da geri durmuyorum.
Kitap bitince yılların verdiği alışkanlıkla altını çizdiğim cümlelere şöyle bir göz atıp kitaplığımda ona güzel bir yer buluyorum. Belirli aralıklarla rafların tozunu alırken onlara dokunuyorum, sıralarını bozup tekrar diziyorum. İçlerinde bilet, çiçek, fotoğraf biriktiriyorum.
Haftada bir kitap okusam yılda iki yüz küsür olur hesabı yapmayın. Bir günde dört yüz sayfa da okuyabilirsiniz, yüz sayfalık bir kitabı haftalarca elinizde sürükleyebilirsiniz de. Kendiniz için okuyun, yeni bilgiler öğrenmek ,farklı fikirler üzerine düşünmek için. Hayat, her şeyi yaşayarak tecrübe edemeyeceğimiz kadar kısa ama kitaplar hakkında konuşmak için epey uzun…Keyifli okumalar.