Kültürel Mirası Korumak dersinde Trakya sınıfta kaldı!

Edirne’de bu yıl 5’incisi düzenlenen Cumhuriyet’in 100. Yılında Trakya’da Sanayileşme ve Çevre Sempozyumu’nda sunum yapan Trakya Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ahmet Yaraş, Trakya’da özellikle Edirne’de kültürel miraslara sahip çıkılmadığını vurguladı. Kültürel mirası korumak, müzecilik vs adına hiçbir adım atılmadığının altını çizen Yaraş; “ne yazık ki Edirneliler ve Trakyalılar, özellikle Edirneliler için söylüyorum, Osmanlı dışındaki kültürel mirası sahiplenmemişlerdir, içselleştirmemişlerdir” dedi.

Toplam 3 gün sürecek olan Cumhuriyet’in 100. Yılında Trakya’da Sanayileşme ve Çevre Sempozyumu dün itibariyle başladı. Açılış konuşmalarının ardından katılımcılara Cumhuriyet’in 100’üncü yılında Trakya’nın Kültürel Mirasına Dair Kısa, Genel Değerlendirme ve Öneriler başlıklı sunum yapan Trakya Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ahmet Yaraş, Edirne’de müzeciliğin gelişmediğini söyledi. Yaraş; “Tam anlamıyla yetkili olmayan bir müzecilik anlayışı var, bunu özellikle vurgulamak istiyorum. Bugün Urfa’ya, Antep’e ya da Adana’ya gittiğinizde muhteşem müzeleri göreceksiniz. Ama ne yazık ki Trakya’nın üç kentindeki müzelerin layıkıyla yapılmadığını, eski tarihi binaların müzeye dönüştürüldüğünü ve müzecilik anlayışının da ne yazık ki yetersiz olduğunu, bütün Trakya için söylemem mümkün.  Mensubu olduğum üniversite olarak yıllardan beri çığlık çığlığa talep etmemize rağmen Trakya ile ilgili hiçbir proje yapamadık” diye konuştu.

“25 YILDIR ANLATAMADIM”

Trakya Bölgesi’nde Trakya Üniversitesi Arkeoloji Bölümü’nün hiçbir projesinin olmadığının altını çizen Yaraş; “Trakya Üniversitesi Arkeoloji bölümü 1990 yılında kurulmuştur. Yaklaşık 30 yıllık bir geçmişi var ama ne yazık ki arkeoloji bölümünün hiçbir projesi yoktur Trakya’da. Bu acı bir olaydır ve kendi öz eleştirimi yaparak, en azından yöneticilerin buna kulak vermelerini istirham ediyorum. Halk ve STK’lar olarak şunu söylemek gerekir ki, ne yazık ki Edirneliler ve Trakyalılar, özellikle Edirneliler için söylüyorum, Osmanlı dışındaki kültürel mirası sahiplenmemişlerdir, içselleştirmemişlerdir. Çünkü bunu sanki içselleştirmiş olsalar Osmanlı mirasına halel getirecekmiş gibi bir algıları var. Başta Selimiye’nin önündeki Yemiş Kapanı Hanı için söylüyorum, yıllardır mücadele ediyorum, altında bir tapınak var ama o tapınağı bulmak için hiçbir girişim olmamıştır. Hazır kazı yapılması söz konusuyken sonradan altında bir kaç tane Roma kalıntısı çıktı, onun da üstünü hemen kapattılar ve tamamen Osmanlı kültürü varmış gibi bir algı oluşuyor. Hâlbuki kültürel anlamda zenginlik, Roma’sı, erken dönemi çıkması o bölgeye çok büyük değer katar. Ben yaklaşık 25 yıldır bu bölgede görev yapıyorum ve anlatamadım” diyerek arkeolojik alanda şehirde yapılmaması gereken ve söylemesine rağmen yapılan hataları da anlattı.

ÖNCÜLÜK BİZDE AMA DEVAMI GELMEMİŞ!

Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün kültürel mirasa, arkeolojiye verdiği önemi de bir hatıra ile anlatan Yaraş; “Atatürk ölümü ile birlikte Trakya’daki bilimsel araştırmalar ve kazılar bıçak gibi kesilmiş ve daha sonra burada gördüğünüz elimizdeki bir kaç tane kalenin olduğu fotoğraflardaki eserlere dair günümüze hiçbir şey kalmamıştır. Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Trakya kazılarına ne kadar önem verdiğini, ölüm döşeğindeyken görmek istemesinden anlamamız mümkün. O dönemde kısıtlı bütçelerle kitaplar ve sergiler yayınlanıyor. 1939 ile 1960 yılları arasında gerçekten çok zayıflıyor ve özellikle müzelerdeki kurtarma kazıları başta rol oynuyor. 1980 ile 2023 yılları arasında Trakya’daki araştırma ve kazılar son derece zayıf ve düzensizdir. Uzun soluklu kazıları bir tek biz Edirne’de Enez’de yıllardan beri yapılan kazı olarak sayabiliriz. Aynı dönemde, bizden ekonomik açıdan düşük olan komşumuz Bulgaristan’da ise çok sayıda ve çok daha nitelikli kazılarda inanılmaz eserlerin çıktığını, Trak arkeolojisine yön verdiklerine tanık oluyoruz. Bu önemli bir şey, çünkü Mustafa Kemal’le birlikte öncülüğünü biz yapmışız, Gazi öngörüyü görmüş ama ne yazık ki bu lokomotif özelliğimizi 60’lı yıllardan itibaren kaybetmişiz ve bugün Bulgaristan Trak arkeolojisi konusunda son derece önemli atılımlar yapan, önemli yayınlar yapan ve bizim onlara muhtaç olduğumuz bir coğrafya maalesef. Bugün bütün tümülüsleri kazıyorlar ve ziyarete açıyorlar ve istihdam yaratıyorlar” açıklamasını yaptı.

“BÜYÜK BİR MÜBADELE MÜZESİ ŞART”

Prof. Dr. Ahmet Yaraş şehirde tespit ettiğini hata ve yanlışların düzeltilmesine dair çeşitli önerilerde de bulunarak; “Saros Körfezi’nde arkeolojik projelerin başlatılması, her açıdan desteklenmesi elzem. Özellikle kırsalda taşınmaz etnografik değerdeki yerel mimarilerin azami ölçüde korunması teşvik edilmeli, bölgede özellikle köylerde mutlaka köy müzeleri, köy etnografya galerileri kurulması gerekiyor. Mübadele yoluyla birlikte gelmiş, taşınır nitelikteki etnografik eserlerin mutlaka değerlenmesi gerekiyor.  Kentlerdeki sivil mimari örneklerinin mutlaka işlevlendirilmesi, koruma altına alınması, mülk sahiplerinin teşvik edilmesi, mevcut yasalara ayrılan kaynakların sadece koruma amaçlı projelerde kullanması mümkün. Örneğin Edirne’de Kaleiçi’nde ya da Kırklareli’nde bu sivil mimarlık örneklerinin zamanla yok olduğunu görmek mümkün. Yine tarihi öneme haiz yapılarda ayrıca işlev verilerek kullanıma alınmalı varsa yanlış kullanımdan mutlaka vazgeçilmeli. Örneğin köprülerin trafiğe açılması vs. gibi. Alternatif çözümleri ivedilikle bulmalıyız, aksi takdirde farkında değiliz ama bu eserlerin ciddi anlamda tahrip olduğunu görmek mümkün. Trak arkeolojisine ayrı bir önem verilmesi, Bulgaristan ve Yunanistan ile bu konuda ortak projelerin geliştirilmesi, Edirne ve Kırklareli’nde Trak müzesinin kurulması, Trakya’da bütün tümülüslerin önce envantere alınması daha sonra uygun bulunan birinin veya birkaçının AB fonlarıyla ziyarete açılması, SİT alanlarının ve içerisindeki tarihi binaların sağlıklaştırılması, gerekli konservasyon ve restorasyon projelerinin ivedilikle başlatılması, bölgedeki tüm eserlerin erişilebilir dijital ortama aktarılması gerekir. Yemiş Kapanı Hanı uzun süren tartışmaların ardından koruma altına alındı, üstü kapatılmadan. Bence son derece yetersiz bir kazı yapıldı. Koruma açısından son derece yetersiz olduğunu söyleyebilirim. Bilimsel açıdan son derece yetersiz bir durum söz konusu, UNESCO’ya girmiş bir dünyanın mirası olan Selimiye’nin önünde her gün bize bakıyor.  Trakya Üniversitesi’nin Karaağaç Yerleşkesi’nin adı ivedilikle Lozan Yerleşkesi olmalı ve bu yerleşke müzelere ve kültür etkinliklerine ayrılmalı. Ayrıca, sayın rektörümüze ilettim ama karşılık bulamadım, bu yerleşkede Trakya Arkeoparkı olmalı. Çok önemli bir şey ve eminin olduğu zaman orasının çehresi değişecek. Mutlaka Edirne ve Kırklareli’ndeki Balkan kültürünü tanıtan büyük bir mübadele müzesi olmalı.  Edirne Sarayı benim bildiğim 25 yıldır kazılıyor. Ama çok ilginçtir ki 2022 yılında burası Cumhurbaşkanlığı himayesine geçmiş her ne hikmetse. Kazı ve restorasyonlar bambaşka şekilde yapılıyor yani biz içerisine giremiyoruz. İşin uzmanları içerisine giremiyor. Bırakın halkı, ne yaptıklarını orada görmeyi, çünkü başında herhangi bir bilimsel heyet yok. Bu kazının ivedilikle mutlaka halkı bilinçlendirecek ya da bilgilendirecek şekilde haftanın 1 günü ya da ayda 2 gün halkın gezebileceği atmosferde olması gerekiyor. Tamamen kapıları kapatıp, ‘biz orada kazı yapıyoruz’ mantığıyla olması, halkın ne yapıldığını bilmeden orada kazı yapılması, büyük bir trajik durum” şeklinde konuştu. Damla GÖÇ AKYÜZ

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu
error: İçerik korunmaktadır !!