‘Muayene olabilmek bile lüks oldu’

Sağlık sistemindeki randevu problemine dikkat çeken Zafer Partisi Edirne İl Başkanı Serkan Konak, iktidarın ‘sağlık turizmi’ politikasını eleştirdi. Konak; “Birçok branşta bırakın tedavi olmayı, muayene olabilmek bile lüks olmuştur. Vatandaşlar en temel hakları olan sağlık hizmetine ulaşamazken iktidar ‘sağlık turizmi’ üzerinden başarı hikayeleri yazmaya çalışmaktadır” dedi.

Zafer Partisi Edirne İl Başkanı Serkan Konak, sağlık sistemi üzerinden iktidarı eleştirdiği bir açıklama yayınladı. Hastanelerdeki randevu problemine dikkat çeken Konak, vatandaş randevuya ulaşamazken, iktidarın ‘sağlık turizmi’ üzerinden başarı hikayesi yazmaya çalıştığını söyledi. Konak, yayınladığı yazılı açıklamada şu ifadeleri kullandı;

“Bu satırların kaleme alındığı 30.04.2025 tarihi 10:15 itibarıyla Edirne Devlet Hastanesi’nde dahiliye polikliniği için en erken randevu 5 Mayıs 2025, cildiye, göz ve gastroenteroloji poliklinikleri için ise en erken randevu 16 Mayıs 2025 tarihine alınabiliyordu. Keşan Devlet Hastanesi’nde ise kulak burun boğaz için randevu bulunamazken cildiye, göz ve dahiliye poliklinikleri için en erken randevu tarihi 16 Mayıs 2025 idi. İpsala Devlet Hastanesi için durum biraz daha endişe vericiydi. Dahiliye ve kadın hastalıkları için randevu bulunamazken kulak burun boğaz, cildiye ve göz için randevu almaya çalışıldığında bir poliklinik seçeneği çıkmıyordu. Bundan mütevellit İpsala Belediye Başkanı Sayın Kerman, 26 Nisan 2025 tarihindeki Balkan Ülkeleri Sağlık- İş Forumu için Edirne’ye gelen Sağlık Bakanı Sayın Kemal Memişoğlu’ndan İpsala Devlet Hastanesine doktor atanması talebinde bulunmuştu.

Sağlık sistemimiz döviz gelsin diye yabancı hastalara pazarlanırken, her ay kazancından belli bir tutarını Sgk primi olarak ödeyen Türk insanı randevu bulamaz hale getirilmiştir. Devlet ve üniversite hastanelerinden günler hatta aylar sonrasına randevu alınabilmesi olağan hale gelmiştir. Birçok branşta bırakın tedavi olmayı, muayene olabilmek bile lüks olmuştur. Vatandaşlar en temel hakları olan sağlık hizmetine ulaşamazken iktidar ‘’sağlık turizmi’’ üzerinden başarı hikayeleri yazmaya çalışmaktadır. Ancak bu hikayenin kazananı yabancılar kaybedeni ise bizleriz.

Bu çarpık anlayışın en ağır faturası, sağlık çalışanlarımıza kesilmektedir. Uzun çalışma saatleri, yetersiz personel desteği, düşük ücretler, sürekli artan mobbing ve sağlıkta şiddet olayları, hekimlerimizi ve sağlık çalışanlarımızı mesleklerinden soğutmakta ve yurtdışına göçe zorlamaktadır. Bugün Türkiye’de her yıl onlarca doktor, Avrupa’ya, Amerika’ya, hatta Körfez ülkelerine gitmek için çaba sarf etmektedir. Milliyetçi Hekimler ve 14 Mart Tıbbiyeli Hekimler Dernekleri’nin 2022 yılı ocak ayında 1446 katılımcı ile yaptıkları ankete göre katılımcı doktorların %49,71’inin yurt dışında çalışmaya yönelik çabası mevcut iken %72’si de yurt dışında çalışmayı düşünmektedir. Katılımcıların %50’si ülkemizde hekim olarak çalışmaktan kesinlikle memnun olmadıklarını söylerken %38,3’ü ise memnun olmadıklarını dile getirmişlerdir.

Ülkemiz, iktidarın yanlış politikaları yüzünden en kıymetli değerleri olan sağlık çalışanlarımızı kendi eliyle başka ülkelere ihraç eden bir ülke konumuna gelmiştir. İktidarın, “giderlerse gitsinler” diyerek hekimlerimizi küçümsemesi ve değersizleştirmesi hafızalardaki tazeliğini korumaktadır. Bu söylem ve uygulamalar, yalnızca doktorlarımızı değil, tüm sağlık sistemimizi çöküşe sürüklemektedir.

Sağlık çalışanları, yalnızca ekonomik ve sosyal olarak değil, fiziksel güvenlik açısından da büyük bir tehditle karşı karşıyadır. Polikliniklerde, acil servislerde, hastane koridorlarında her gün şiddete uğrayan doktorlar ve hemşireler korumasız bırakılmıştır. Sağlıkta şiddet bir münferit olay değil artık yapısal bir kriz haline gelmiştir. İktidar, bu durumu önleyecek köklü adımlar atmak yerine pansuman tedbirlerle günü kurtarmaya çalışmaktadır. Oysa sağlık turizmi ile övünen! bir ülkenin önce kendi doktoruna, hemşiresine, teknisyenine sahip çıkması; önce kendi vatandaşına önleyici, kaliteli, zamanında ve ulaşılabilir sağlık hizmeti sunması gerekmektedir. Sağlık sistemi, döviz kazandıracak bir sektör değil, sosyal devletin omurgasıdır.

Zafer Partisi, güçlü ve güvenli bir sağlık sistemine sahip olabilmek için ulusal düzeyde, kalıcı ve istikrarlı bir sağlık strateji ve politikasını uygulayacaktır. Politikamızın temeli, vatandaşımızın doktora kolay ulaşmasından ziyade doktora ihtiyaç duymamasını sağlamaktır. Bu da ancak uygulayacağımız bütüncül tıp anlayışıyla gerçekleştirilecektir. Sağlık, temel yurttaşlık.”

Haber Merkezi

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu