Obeziteye dur diyelim

4 Mart Dünya Obezite Günü: İnsanların ideal ve sağlıklı kiloya ulaşması, oluşabilecek ek hastalıkların engellenmesi ve uygun tedavinin uygulanması, erken yaşta sağlıklı beslenmeye teşvik etmek ve bilinçlendirmek amacıyla farkındalığı sağlama günüdür. Obezite, günümüzde dünya çapında bulaşıcı olamayan hastalıklar arasında en yaygın olanlarından biridir. Her geçen yıl ülkemizde de yaygınlığı artmaktadır.

Obezite; yaşam kalitesini oldukça olumsuz etkileyen bir hastalık olup, beraberinde getirdiği komplikasyonlar sonucu ölümle bile sonuçlanabilmektedir. Genellikle vücut yağ kütlesinin yağsız kütleye oranla çok artması sonucu vücut ağırlığının bireyin boyuna ve yaşına göre olması gereken kilo ağırlığının çok üstünde olmasıdır. Tanı kriterleri; beden kütle indeksinin 30’un üzerinde olması, bel kalça oranının kadınlarda 88 cm, erkeklerde 102 cm’den fazla olmasıdır. Vücuttaki yağ kütlesinin bu denli artması, beraberinde birçok hastalığa davetiye çıkarmaktadır. Tedavi edilmediğinde en yaygın görülebilen hastalıklar; Diyabet, kardiyovasküler (kalp-damar) hastalıklar, yüksek tansiyon, karaciğer yağlanması, uyku apnesi, astım, eklem hastalıkları ve kanserdir.

Obezite birçok sebebe bağlı oluşabilmektedir. Genetik faktörler (özellikle anne veya babadan birinde obezite geçmişinin olması), kontrolsüz ve düzensiz beslenme alışkanlığı, fiziksel aktivitenin azlığı, yeme bozuklukları, alkol ve sigara kullanımı, hormonal ve metabolik etmenler. Günümüzde yaygınlığı her geçen gün artmakta olup özellikle çocuklar ve ergenlik çağındakiler daha çok risk altındadır.

En önemli sebeplerinden biri olan sağlıksız beslenme her yaş grubunda dikkate alınması gereken bir durumdur. Fast-food kültürünün ülkemizde yaygınlaşması, okul kantinlerinde satılan sağlıksız tostlar ve abur cuburlar, asitli ve şekerli içecekler, paketli gıdaların tüketimi vücut yağ oranını artıracak ve kilo artışına günbegün yol açacaktır. Çocuklarda bu durumu engellemek adına sebze tüketiminin sevdirilmesi, sağlıklı ara öğünlerin çantaya konulması, sağlıklı beslenmenin erken yaşta öğretilmesi gerekmektedir. Yetişkinlerde de özellikle alkol tüketimini sınırlamak, yağlı hamur işleri ve şerbetli tatlılardan uzak durmak, sakatat tüketimini en aza indirgemek, yağ alımının azalmasıyla beraber vücudumuzun yağ depolamasını engellemeye yardımcı olacaktır. Pandemi döneminde de azalan fiziksel aktivite ve evde geçirilen vakit süresince atıştırma isteği bu hastalığın görülme riskiniiki katına çıkarmıştır.

Obezitenin tedavisinde sağlıklı beslenme eşliğinde fiziksel aktivite artışı veya cerrahi yöntemler uygulanmaktadır. Tedavi, kişiye özeldir. Cerrahi işlemler veya beslenmenin nasıl olacağı kişiden kişiye farklılık gösterecektir. Komplikasyonların varlığında ona göre bir beslenme planı geliştirmek ve uygulamak, kötüye giden bir süreci düzeltecektir. Amaç, kişiyi ideal vücut yağ ağırlığına, beden kütle indeksine ulaştırmak, hastalıkları tedavi etmektir. Birey, kilo verdikçe kilo artışı sebebiyle oluşan tip 2 diyabet, yüksek tansiyon gibi hastalıklardan kurtulabilecektir. İdeal kan regülasyonunu sağlamak, inme gibi durumların riskini azaltmak, ideal karaciğer enzimleri, kilo artışı yüzünden oluşabilen ve hareketliliği oldukça kısıtlayan bacak ağrılarını azaltacak ve kişinin hayat kalitesi oldukça artacaktır. Bu süreçte sabırlı olmak önemlidir. Vücudun yağdan yakması başlarda hızlı olsa da ilerleyen dönemlerde biraz yavaşlamalar görülebilecektir. Önemli olan birden sonuç beklememektir. Akdeniz tipi diyet, şok diyetlerin aksine hem sağlıklı beslenmeyi alışkanlık haline getirtecek hem de gerekli makro ve mikro besinlerin alımını sağlayacaktır. Her gün 2-3 porsiyon sebze tüketimi, 2 porsiyon meyve, etlerden önceliğin balıkta olması ve kırmızı etin sınırlanması, sağlıklı yağları tercih etmek (zeytinyağı, yağlı tohumlar vs.), doymuş yağı azaltmak, sakatat, hamur işi, yüksek alkoller, sigara, şekerli koruyucu madde içeren içeceklerden uzak durmayı teşvik eder. Yeterli protein, karbonhidrat ve yağın alınması ve dengeli bir tabak oluşturulmasıdır. Bu diyetin eşliğinde uygun fiziksel aktiviteyiuygulamak, hem süreci destekleyecek, hem kolesterol seviyelerini düzenleyecek hem de kas kütlesinin artışını sağlayacaktır. Spora gidilemese bile günlük en az yarım saat yürüyüş yapmanın bile faydası olacaktır. İdeal yağ oranının sağlanması ve biyokimyasal değerlerin düzelmesiyle birey bu durumu her zaman korumalı ve alışkanlığını bozmamalıdır. Tekrar bir risk oluşmaması adına sürdürülebilirlik şarttır.

En değerli hazinemiz sağlıktır. Sağlığımızı korumak, vücudumuza iyi bakmak bizim elimizdedir. Haydi hep beraber obeziteye dur diyelim.

EDİRNE ÖZEL EKOL HASTANESİ – DİYETİSYEN GÜLİN ALTUN

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu