Ragbi Günlükleri 111
U18 7’li ragbi milli takımlarımızın sahne aldığı Temmuz ayında, mücadele sırası U18 7’li Ragbi Erkek Milli Takımımızdaydı geçtiğimiz hafta sonu. 2022 Yılı U18 7’li Ragbi Trophy Serisi’nde, 12 ülkenin yer aldığı bir rekabete dáhil oldular. Ragbi Günlükleri’nin 111. yazısında; 23-24 Temmuz hafta sonu, Letonya’nın başkenti Riga’da oynanan turnuvaya değineceğiz.
Hazırlıklarını Teknik Direktör Daniel Mitrea yönetiminde tamamlayan takımımızın kadrosu, şu isimlerden oluşuyordu: Arda Berat Genç, Baran Cengiz, Alper Güner, Durssun Furkan Çalışkan, Erdem Saraç, Kaya Liam Stores, Mehmet Akif Atabaş, Mustafa Kuzey, Serkan Ateş, Yasin Şenol, Yavuz Şahin, Muhammet Hamza Çelik, Yusuf Oğulluk.
12 ülkenin üç grupta toplandığı turnuvada, A Grubu’nda Macaristan, Letonya, Monako, İsveç; B Grubu’nda Türkiye, İsviçre, Lüksemburg, Avusturya; C Grubu’nda Hırvatistan, Andorra, Moldova, Bulgaristan yer aldılar.
Gruptaki ilk rakibimiz, Avusturya’ydı. Saat 11.06’daki maç, Avusturya’nın vuruşuyla başladı. 10 metre çizgisini geçmeyen vuruş sonrası, oyunu frikik ile başlatan Türkiye, ilk topla oynayışında sayıya koşuyordu. Doğru bir saha dizilimiyle topu kanada kadar akıtan takımımızda Baran, iki rakibini ekarte edip, takımımızı 5-0 öne geçiriyordu. Oyunu tekrar hareketlendiren başlama vuruşumuz dışarı gidince top, line out ile Avusturya’ya geçti. Line out(taç atışı) sonrası organize olmaya çalışan Avusturya, knock on(topu elden öne düşürme) hatası yapınca, top yeniden Türkiye’ye geçti. Scrumdan çıkan topla buluşan 7 numaralı oyuncumuz, rakibinin müdahalesini eliyle uzaklaştırarak(hand off) sayıya koştu ve skorda takımımızı 10-0 öne geçirdi. İlk yarının ilk beş dakikasında, Avustuya’nın knock on yapmaktan oyun oynayabildiğini söyleyemeyiz. Bunda, millilerimizin iyi savunmasının payı da var. Son iki dakikada, organizasyon anlamında biraz daha toparlanan rakibimiz, yine de oyuncularımızın savunmasını aşamadı ve ilk yarı, 10-0 Türkiye üstünlüğüyle sonuçlandı. İkinci yarı Türkiye vuruşuyla hareketlendi. Atak hazırlığındaki rakibimizden kısa sürede topu geri kazanan takımımız, paslaştığı sırada, tembel bir pasın rakip tarafından çalınmasıyla gafil avlandı. Ancak Mehmet Akif’in koşusu, muhtemel bir sayıya engel olarak, topu Türkiye’ye geri getirdi. Topla oynayan ve deneyen takımımız, 3. dakikada güzel bir sayıya imza attı. İki rakibini üzerine çekerek, takım arkadaşına offload pasını çıkartan oyuncumuz(forma numarasını göremediğimden ismini yazamıyorum), 11 numaralı oyuncumuza güzel bir koşu imkanı sağladı. Oyuncumuzun bitirici koşusu, skoru 17-0’a getirdi. 5. dakikada, scrum çıkışı yapılan kör kanat koşusuyla skoru 24-0 yaparken, kapanış sayımız maçın sonunda geldi. Rakip scrumı çalan takımımızda, topu alan oyuncumuz yükselip rakibini üzerine çekerek pasını verdi ve 11 numaralı oyuncumuz, tüm sahayı geçen koşusuyla skoru belirledi: 31-0. Sayıdaki organizasyon, sayının kendisinden daha çok memnun etti beni. Toparlarsam, ilk maçımızdaki üstün oyunumuz, turnuvanın geri kalanı için ümit vericiydi. Hücumda, sahanında kullanıldığını görmek çok önemli. İyi bitiricilerimizin yanında, organizasyon yapma kabiliyeti olan oyuncularımız var. Bunlar oyunumuz adına önemli artılar. Topun savunma kısmında da maç boyunca bariz bir hata yapmadık ve Avusturya’ya sayı şansı tanımadık. Maçın bazı bölümlerinde, tackle peşinde koşan oyuncularımız olduysa da bu aksiyonlar, savunma zafiyetine yol açmadı. Genel olarak, iyi yerleşmiş bir savunma hattı ve doğru adam paylaşımları izledik. Kazanarak başlamanın keyfini yaşadık.
Günün ikinci karşılaşmasını, gruptaki ilk maçını kazanan diğer takım olan İsviçre ile oynadık. Gerçek sınav, bu maç olacak gibi duruyordu. İlk maçında Lüksemburg’u çok rahat geçen rakibimiz, bizi de yenmesi hálinde grup birinciliğini garantileyecekti. İsviçre vuruşuyla başlayan maçta, ilk top 10 metreyi geçmiyor ve Türkiye, frikik ile oyunu tekrardan hareketlendiriyordu. Maçın başında, millilerimizin denenmelerini gördük. Bir kanattan diğerine top dolaşıyor, gençlerimiz hat kırmayı deniyor, ruck kuruyordu. Makas(switch), loop gibi aksiyonlarla hücumlarını zenginleştiriyorlardı. Bu güzel denemelerin knock on ile sonuçlanması, eminim ekranları başındaki tüm izleyenleri üzmüştür. Scrum sonrası 5 metremize kadar gelmeyi başardı rakibimiz. Yaptığımız savunmayla topu geri kazanmayı başarsak da rakip baskına cevap olarak, savunma arkasına vuruş yapmak durumunda kaldık. Orta sahaya kadar gönderdiğimiz topla, bir an nefes almayı başarabilmiş olsak da iki oyuncumuzun aynı rakibe tackle atmasından dolayı topu çalamadık. Desteğin yetişmesi ve rakibin oyunu kontraya çevirmesiyle, maçtaki ilk sayımızı yemiş olduk:0-7. İlk yarının sonunda bir sayı daha yiyor ve devreye 14-0 geride gidiyorduk. Yediğimiz iki sayı, rakibimizin offload paslarına destek koşusu getirmesiyle oldu. İsviçre vuruşuyla başlayan ikinci yarıda, ikinci dakika içerisinde yediğimiz sayı sonrası takımımızda çözülme baş gösterdi. Gardı düşen millilerimiz, üst üste yedikleri sayılarla maçı 29-0 kaybettiler. Maçın başında oyuna hiç fena başlamayan Türkiye, yapılan handling hatalarıyla birlikte topu rakibe verdi ve sayılar yedi. İki sayı geride girdiğimiz ikinci devrenin başında bir sayı daha yemek, mental olarak dönülmesi zor bir viraja soktu maçta bizi. Bu sayıdan sonraki her başlama vuruşunu çalan İsviçre, sadece offload ve destek koşularıyla hiç yorulmadan sayılarını buldu ve maçı kazandı. İsviçre’nin bu oyununa çözüm getiremeyişimiz, maçı kaybetmemizin temel sebebiydi. Atılan tacklelarda rakiplerimizin ellerinin serbest kalması; 7’li ragbinin elzem aksiyonlarından destek koşularını, rakibimizin muntazam yapması, kolay sayıları beraberinde getirdi. Buradaki çözüm, rakibin pas atmasını engelleyecek tackle tercihleri olmalıydı. İsviçre maçımız öncesinde oynanan Lüksemburg-Avusturya maçında gördük ki Lüksemburg-Türkiye maçı her iki tarafa da gidebilirdi. Günün son maçını bekleyişimiz başlamıştı.
Saat 17.06’da, grubumuzdaki yerimizi belirleyecek son maç için sahadaydık. Lüksemburg vuruşuyla başlayan maçın ilk yarısında, dengeli bir oyun oynandı. Karşılıklı denemeler görsek de sayı çıkmadı. İkinci yarıda oyunu başlatan Türkiye, ilk topla oynayan Lüksemburg oldu. Savunma hattımız iyi yerleşmiş olmasın rağmen, rakibini iç omuzda takip etmeyen bir oyuncumuz eşleşmesini kaçırınca, savunma dengemiz bozuldu ve bu andan sonra Lüksemburg, topun hızını arttırdı. Topun hızlanmasının ardından, pozisyon alışlarımızda geç kalmalar, düzensiz koşular gördük. Savunmadaki boşlukların büyümesiyle de ilk sayımızı 2. dakika içerisinde yedik:0-5. Rakibimize cevabı, 4. dakika içerisinde vermeyi başardık. Line out çıkışında topu kanada taşıyan takımımız, 7 numaralı oyuncumuz Serkan’ın koşusuyla skoru eşitledi. Buradaki kritik hata, ekstra vuruş sırasında geldi. Kaleyi karşıdan gören bir açıdan kaçan vuruşun neticesini, maç sonunda hissedecektik. Sayı sonrası başlama vuruşunu yapan takımımız, topu tekrardan kazanmayı başardı. Topla oynadığımız sırada, oyuncularımızdan biri tackle yerken topu fırlatıyor, araya giren Lüksemburglu oyuncu sayıya koşuyordu. Ekstra vuruş da başarılı olunca, oyundaki avantajımız bir anda tersine dönüyordu:5-12. Artık normal süre dolmuş ve top öldüğü anda oyun bitecekti. Son şansını iyi değerlendiren millilerimiz, sayıyı buluyor ama ekstra vuruşta başarılı olamayınca, maçtan 12-10 mağlup ayrılıyorlardı. Her iki takımında iki sayı bulduğu bu maçta galip, ekstra vuruş ile belirlenmiş oldu. Her ne kadar kaybetmiş olsak da gençlerimiz oyunlarıyla ümit veriyor. Topa sahipken, deniyorlar. Çeşitli aksiyonlarla oyunlarını zenginleştiriyorlar. Oyuncularımızın ayakları da gayet iyi. Oyunu bir yere kadar getirebiliyorken, finalini yapamıyoruz. Bu da geliştirmemiz gereken nokta olarak öne çıkıyor. Yediğimiz ikinci sayı öncesindeki top kaybı, tamamen tecrübe eksikliğine dayanıyor. Büyükler kategorilerinde dahi gördüğümüz bu hatayı düzeltmenin yolu, yine sahadan geçiyor. Oyuncularımız oynayarak, oyun bilgilerini geliştirerek bu hataları giderebilirler.
Gün sonunda, grupta oynadığımız 3 maçın 2’sini kaybettik. C Grubu’nun son maçında, Moldova’nın Bulgaristan’ı farklı yenmesiyle, en iyi iki üçüncü takım arasında olma şansımızı kaybettiğimizi düşünürken, açıklanan çeyrek final takviminde Macaristan’la eşleştiğimizi gördük. Nasıl olduğunu anlayamasam da pazar gününe çeyrek finalde girmiş olduk.
Turnuvanın ikinci günü, sıralamaların belli olacağı gündü. Açılışı yapan takımımız, saat 11.00’da Macaristan karşısında sahadaydı. Rakibimizin vuruşuyla başlayan karşılaşmada, ilk atak şansını kullanan takımımız knock on yaparak avantajını kaybetti. Scrum sonrası savunma hattımızın kırılması, dengemizi bozsa da rakip oyuncunun topu fırlatması, devamında topu çalmamız ve sayıya koşmamızla sonuçlandı:5-0. Bir gün önce, Lüksemburg maçında bizim yaptığımız hatanın bir benzerinden sayı bulmayı başarıyorduk. 4. dakika içerisinde kazandığımız penaltıyı line outa atarak mesafe kazanmak istedik. Ancak bunu başaramayınca, savunmada hazırlıksız yakalandık. Savunmaya iç omuzda yerleşemeyip, tackleda da rakibin ellerini açık bırakınca, rakibimiz eşitliği sağladı:5-5. İlk yarı bu skorla tamamlandı. Dengeli başlayan ikinci yarıda, eşitliği bozan sayı millilerimizden geldi. Scrum sonrası rakip savunmayı ortadan yaran gençlerimiz, skorda 12-5 öne geçiyorlardı. İyi savunma yaptığımız anlarda rakibimiz, savunmamız arkasına vuruş deneyerek avantaj sağlamak istedi. Ancak vuruşları dışarıya gidince, line out ile top Türkiye’ye geçmiş oldu. Topu alan oyuncumuz hızlı başlamak isterken, rakibe çaldırdı ve line out el değiştirdi. Böyle bir anda, maçın bitmesine birkaç dakika kalmışken; oyunu yavaşlatmak, süreyi akıtmak bizim lehimizeyken, yanlış bir tercihle topu kaybettik. Line out çıkışı, tackle için savunma hattını terk eden oyuncumuzun açtığı boşluktan geçip, sayıya gitti Macaristan ve skoru eşitledi:12-12. Maçın sonuna eşitlikle gidilirken, normal süre bitmişti. Son top olarak kullanılacak penaltı, Türkiye’nindi. Oyunu başlatan 11 numaralı oyuncumuz, pas aldatmacası ile tüm Macar savunmasını gafil avladı ve kör kanattan koşarak sayıya ulaştı:19-12. Bu sayı, Türkiye’nin yarı finale yükselen ilk takım olduğunu ilán ediyordu. Dengeli geçen müsabakada, daha az hata yapan takım olarak kazanmayı başardık. Millilerimiz, sonuna kadar mücadelelerini verdiler. Topla ilişkileri umut vaad ediyor. Savunma kısmına biraz daha dikkat etmeliyiz. Tackle atmak için savunma hattından ayrılmamalı, tackle bize gelmesini beklemeliyiz. İç omuzda takip çok önemli. Ayakları iyi rakiplerle oynuyorsanız, doğru pozisyon almalısınız.
Yarı finaldeki rakibimiz, grubumuzda da karşılaştığımız ve yakın bir skorla kaybettiğimiz Lüksemburg idi. Rakibin başlama vuruşunun dışarıya gitmesiyle top, Türkiye’ye geçti. Line out çıkışında topu kaybedip, sonra etkili bir savunmayla geri kazansak da yaptığımız knock on, 5 metre çizgimiz civarında rakibimize avantaj sağladı. Bu dakikalarda ilk sayımızı yemiş olduk:0-5. Oyunu tekrardan hareketlendiren vuruş yapıldığında, top bir kez daha line outa gitti. Bu sefer hata yapmayan takımımız, bir makas hareketiyle rakip savunmayı geçmeyi başardı. Koşucumuzun tackle yemesi sonrası geç kalmadan yetişen destek, sayıyı bulmamızdaki en önemli noktaydı. Bu sayıyla birlikte ilk yarıyı 12-5 önde tamamladık. Türkiye’nin vuruşuyla başlayan ikinci yarıda, etkilli oyununu sürdüren takımımız, rakibi karşısında iki sayı daha buldu ve maçı, 22-5 kazanarak adını finale yazdırdı. Buldukları iki sayıda da savunmanın zayıf noktalarına hücum etmeleri, pas aksiyonları takdire layıktı. Rakibi karşısında üstün bir oyun sergileyen takımımız, finale çıkmayı sonuna kadar hak etti. Lüksemburg, turnuvanın iyi takımlarından biriydi ve ilk maçımız, yakın bir skorla bitmişti. Bu maçta yaptıkları handling hatalarının işimizi kolaşlaştırdığını belirtelim. Hücum aksiyonlarında ise, geçmeyi başaramadıkları iyi bir Türkiye savunması vardı. Finale kalmanın mutluluğunu yaşıyorduk.
Ve beklenen an… Turnuva finali saat 18.25’te, İsviçre vuruşuyla başladı. Üzerinde baskı olmamasına rağmen oyuncumuz, topu takım arkadaşına çelmeye çalışıp, başarısız olunca, bir karambol sonucu top, ölü bölgeye gitti ve İsviçre, 5 metremizden scrum ile oyunu hareketlendirdi. Maalesef bu atakları sayı ile sonuçlanıyor ve maçın başında 7-0 geriye düşüyorduk. Oyun tekrardan hareketlendiğinde, rakipten bir oyuncu sarı kart gördü ve sahadaki sayısal avantajı ele geçirdik. Bu dakikalarda bir sayı bulabilir miyiz derken, sayıyı yiyen biz olduk:0-12. Başlama vuruşunu karşılayan takımımız, hızlı bir cevapla skor farkını azaltıp, umutlarını korudu:7-12. İlk yarının sonunda gelen İsviçre sayısı, devre skorunu belirledi:7-19. Türkiye’nin başlama vuruşuyla hareketlenen ikinci yarıda, karşılıklı sayılar olsa da gençlerimiz, rakiplerine yetişemedi ve maç 34-12 İsviçre galibiyetiyle son buldu. Bu sonuçla beraber U18 7’li Ragbi Erkek Milli Takımımız; tarihindeki en iyi dereceyi kazanarak, bir üst klasman olan Avrupa Şampiyonası seviyesine yükseldi. Final maçında, yetenekli ve organize bir rakiple karşılaştık. Koşan, oyunu hızlandırdığında tehlikeli olan, destek koşuları ve offload paslarıyla topu canlı tutan, savunmada rakibini koşturup yoran, ayakları iyi yetenekli bir takımdı İsviçre. İlk maçta olduğu gibi tackle attığımız oyuncuların elleri açıkta kalınca, çok rahat topu canlı tutabildiler. Toplu oyuncularının yanında, her zaman desteği vardı. Rakibimize karşı savunma yaparken, arka alanda bir güvenlik oyuncusu(sweeper) bırakmıştık. Yani ön hatta, 6 oyuncu ile rakibi karşılıyorduk. Bu şekilde savunma yaparken, bir kişi eksik olmanın dezavantajını ortadan kaldırmak için alan kapatarak savunma yapar ve kaymalara çok dikkat edersiniz. Tackle size gelir. Bir yere kadar alan kapatmayı başardık. Ne zaman tackle için hamle yapsak, ne zaman oyunun hızı değişse savunmada sıkıntılar yaşadık. Rakibin 10 numaralı oyuncusu, yön değiştirmeleriyle savunmamıza oldukça zorluk çıkardı. Kazanmanın yeri ayrı olsa da finale kalıp seviye atlamanın daha önemli olduğunu düşünüyorum. Şimdiki amacımız, bu yeni seviyede kalıcı olup, oyunu iyi takımlardan -gerekirse dayak yiyerek-öğrenmek olmalı. İşe, ulusal ligimizdeki rekabet seviyesini arttırarak ve daha çok çalışarak başlamalıyız. Gençlerimiz çok önemli bir iş başardılar. Emeği geçenleri kutluyorum. Milli marşımızı Avrupa’da dinlemek gurur vericiydi.
NOT: Fotoğraflar, Rugby Europe facebook sayfasından alınmıştır.