Ragbi Günlükleri 188
Championship Serisi’nde ülkemizi temsil eden 7’li Ragbi Kadın Milli Takımımız, Hamburg’un ev sahipliğinde oynanan ikinci ayak müsabakalarında ter döktü. 28-30 Haziran tarihlerinde oynanan şampiyonanın hazırlıklarını Edirne’de tamamlayan Milli Takımımız, C Grubu’nda, Belçika, İspanya ve İtalya ile eşleşmişti.
Teknik direktör Juan Gonzales Mendia’nın yönetimindeki takımımız, şu isimlerle turnuvada yer aldı: Hülya Taşçı, Melike Şahan Köse, Gülnur Sak, Ayça Akçınar, Gülşah Çakmak, Gamze Aksoy, Mihriban Dilmaç, Nermin Cem, Saime Zeynep Aydın, Fatmanur Diril, Sedanur Bolat, Fatma Avras, Vahide Kahraman Germeç.
Şampiyonadaki ilk günde, takımımızı dişli rakipler bekliyordu. Belçika karşısında güne başlayan Milli Takımımız, sahadan 29-0 mağlup ayrıldı. Championship Serisi’ndeki rekabetçi takımlardan biri olan Belçika, başından sonuna kadar domine ettiği karşılaşmayı kazanmayı başardı. Başlangıç vuruşlarından itibaren baskı koyan ve sahanın her yerinde boşluk yaratmakta zorlanmayan rakibimiz, henüz ilk yarı bittiğinde skoru almıştı. Maçın ikinci yarısında topla aksiyon almaya çalışan Türkiye, efektif olamadı. Baskı yapmaya çalıştığımız anlarda, tarafımıza çalınan offside kaynaklı penaltılar da işimizi oldukça zorlaştırdı. Günün ikinci karşılaşmasında, Dünya Serileri’nde yarışan çok daha kuvvetli bir rakibe karşı sahadaydık. Maç boyunca sahadaki oyuna hákim olan İspanya, bulduğu boşlukları değerlendirerek, karşılaşmayı 46-0 kazanmayı başardı. Yaptıkları savunma ile oyunumuzu taşımamıza izin vermezlerken; baskı karşısındaki panik anlarımız, kötü kararlar vermemize de sebep oldu.
İlk defa yer aldığımız Championship Serisi’nde, kıymetli rakiplere karşı mücadele ediyoruz. Skordan bağımsız, her karşılaşmadan kazandığımız tecrübe, bu seviyelerdeki yerimizi sağlamlaştırma yolunda bir parke taşı olacak.
Gruptaki hedef maçımız, cumartesi günü sabah seansındaydı. İtalya’nın başlama vuruşuyla hareketlenen maçta, topu karşılıyor, oyunumuzu taşımaya çalışıyorduk. Berivan’ın savunma hattını kırmasıyla başlayan sayı girişimimiz, Gamze’nin destek koşusuyla sonuçlandı ve skorda öne geçtik:7-0. Sıkça yaşadığımız başlangıç vuruş problemimiz bu maçta da karşımıza çıkıyor ve sağlıklı bir oyun başlangıcı ortaya koyamıyorduk. Rakibin kenetlenmesinde offside pozisyonunda kalan Berivan sarı kart görüyor, sahada bir kişi eksiliyorduk. Eksik kaldığımız anları iyi savunurken, bir de sayı bularak skoru 12-0 yapmıştık. Kazanılan serbest vuruşu hızlı kullanan Sedanur, tüm sahayı geçen koşusuyla sayıya ulaşıyordu. İlk yarının sonunda, rakibin hatasıyla topu geri kazanmışken, kendi kenetlenmemizi kaybetmemiz, devamında İtalya’nın skoru değiştirmesine sebep oldu:12-5. Devre skorunu belirlemişti bu hatamız. İkinci yarıya hızlı başlamıştı İtalya. Topu karşıladıkları andan itibaren, oyunlarını canlı tutarak, ilk dakika içerisinde sayıya ulaşmışlardı:12-12. Oyunu yeniden başlatan vuruşları karşılayamamak, enerjimizi savunmada tüketmemize neden oluyordu. 5 metremize kadar gelen rakibe iyi bir savunma yapan Berivan, topu geri kazanmayı başardı. Belki de on saniye olmamıştı ki rakip savunma arkasına vuruş yapma tercihi, topu yeniden rakibe vermişti. Topun kıymetini bilmemekte ısrarcıydık. Savunmadaki gayretimiz ve direncimizle rakibi durduruyor, ancak bu gayreti, ofansif tehdide dönüştüremiyorduk. Art arda kazanılan kenetlenmelerle mesafe kazanma çabamız, oyuncumuzun elindeki topun canlanmasıyla sona eriyor ve yeniden savunmaya dönüyorduk. Maçın sonlarında İtalya deniyor, Türkiye savunuyordu. Eforumuz, birçok kez rakibimizi sayı bölgesinden uzaklaştırsa da son saniyede gelen sayıyla maçı, 17-12 kaybediyorduk.
Maçın büyük bölümünde savunma yapmak zorunda kalırsanız, ne kadar iyi direnç gösterseniz de, sayı yemek ve yorulmak kaçınılmaz oluyor. Böyle iyi bir savunma performansını sayı ile taçlandırıp, maçı kazanamamak üzücüydü. Maçı kaybetmemizdeki en önemli hataların, yine kendimizden kaynaklandığını düşünüyorum. Kaybettiğimiz kenetlenmemiz, topa sahip olmamız gerekirken yapılan kolay kayıplar… Savunma arkası vuruşlarla yapmaya çalıştığımız çıkışlar, bize yine-geçmişte olmuştu- pahalıya mal oldu. Bu takımın, çeşitli aksiyonlarla topu taşıyacak, topu canlı tutarak kanattan kanada deneyebilecek, gerektiğinde ruck kurarak tempoyu değiştirecek yetenekte bir takım olduğunu biliyorum. Bunların hepsini yapabildiklerini geçmişte gösterdiler. Bu seviyelerde, nabzın yüksek olduğu anda bu tercihleri yapabilmek, farkı belirleyen kriterlerden birisi oluyor. İkinci yarının ortalarında skor eşitken, savunma gayretiyle kazandığımız iki topu kolayca kaybetmemiz, maçtaki kırılma anıydı. Tükenen rakibe can suyu verip, bizi morallendirecek bir galibiyetten olduk. Ayrıca, oyunu başlatan vuruşlara ve bu vuruşları karşılamaya daha çok çalışmalı, bu problemi çözmeliydik.
İkinci günün öğleden sonraki seansında, şampiyonadaki en önemli maçımıza çıkacaktık. Portekiz karşısında alınacak bir galibiyet, en azından bir yıl daha bu seviyede kalmamızı garantiletecekti. Bu beklentiyle oturduk ekran başına. Portekiz’in başlangıç vuruşu başarılı olmayınca, serbest vuruş ile ilk hücum şansını yakalamıştık. Rakibin sağ kanadına ekstra bir oyuncu getirerek, hücum aksiyonumuza başladık ve topu, rakip 22 metre civarına kadar taşıdık. Kurulan ruck sonrası, kör kanada desteksiz çıkma tercihi, devamında bir top kaybını getirdi. Çaldığı topla atak olgunlaştıran Portekiz, takımımızın savunma disiplininden çıkmasıyla sayıya ulaştı:0-5. Bu atak sırasında, turnuva boyunca pozitif katkı aldığımız Fatmanur Diril, maalesef sakatlanarak oyunu terk etmek zorunda kaldı. İtalya maçının kötü performanslarından Gülnur, sakatlanarak çıkan Fatmanur’un yerine oyuna dahil olmuş; kendisine gelen başlangıç vuruşunu karşılayamayarak, topu elinden(knock on) düşürmüştü. Portekiz; kazandığı kenetlenmeyle denemelerine devam ederken, kaçan müdahaleler skorun değişmesine sebep oldu:0-10. Yeniden başlama vuruşu 10 metre çizgisini geçmeyince, Türkiye, oyunu kenetlenme(scrum) ile başlatmayı seçmişti. Berivan, hızını kullanarak kenetlenme çıkışı rakiplerini ekarte etmek isterken, iki rakibi tarafından karşılanınca, topu, desteğe gelen arkadaşlarına doğru gönderdi. Gamze; yerde canlı olarak seken topu, futbol yeteneklerini konuşturmaya çalışmak yerine kayarak alsa ve arkasındaki Melike’ye sunsa, güvenli bir ruck oluşturulabilecekti. Topu çalan Portekiz, önce merkezden bir yarma denemesinde başarılı oldu. Sonrasında ise, yapılan yay koşusu sayıyı getirdi:0-17. Önünden geçen rakibine, kayıtsız kalmıştı Gamze. İlk yarı, bu skorla tamamlanırken; ikinci yarıyı başlatan vuruş Türkiye’nin idi. Rakip, topu karşılar karşılamaz ilk savunma hattı kırma denemesinde başarılı oldu. Sedanur ve Berivan’ın ekstra gayretiyle savuşturulan atak, Türkiye lehine penaltıya dönüşmüştü. Kazanılan penaltıyı kenetlenme olarak değerlendirmek isteyen takımımız, düşündüğü gibi bir organizasyon yapamayınca top, ölü alana(dead zone) gitti. 5 metre çizgimizden kenetlenme kazanan rakibimiz, bu hatamızı değerlendirip, bir skor daha üretti:0-22. Maçın sonuna doğru bir sayı daha çıkartan Portekiz, sahadan 27-0 galip ayrılıyordu.
Turnuvada oynadığımız en kötü karşılaşmayı geride bırakmıştık. Oyunun iki yönünü de domine eden bir Portekiz vardı sahada. Anlaşılan, maçın önemini bizden daha iyi kavramışlar ve konsantre olmuşlardı. Oyunun hücum kısmında, herhangi bir aksiyon sergileyemezken; kullandığımız kenetlenmelerde ve taç atışlarında da pozitif bir kazanım sağlayamadık. Belli bir seviyenin üzerinde performans gösteren savunmamızı, bu maçta tanıyamadık. Birçok kez disiplin dışına çıkan savunmamız, kaçan müdahalelerle zor anlar yaşadı. Ekstra gayretlerle, kaçan rakipler yakalanmak durumunda kalındı. Maç boyunca yapılan oyuncu değişikliklerinden de katkı alınamıyor, rüzgarı değiştirecek X faktör bulunamıyordu. Burada, Gamze için bir parantez açmak gerekiyor. Bu seviyelerde oynayan bir oyuncunun, oyunun savunma kısmında hiç olmaması, rakipler tarafından cezalandırılıyor. Rakibi tutmaya yönelik yaptığı hamlelerin(tırnak tackle) başarısız olması, takımımıza üç sayıya mal oldu. Kötü bir performans sergileyen Gamze’nin 14 dakika boyunca sahada kalması, ”Koç Mendia, bençteki oyuncularını yeterli bulmuyor mu?” sorusunu da aklıma getirdi. Bu kadar kritik bir maçın, bu şekilde kaybedilmesi oldukça üzücüydü.
Pazar gününe gelindiğinde, fikstürde tek maçı kalan Türkiye, 11.lik maçında, geçen yıl Trophy Serisi’nden beraber yükseldiği Ukrayna karşısındaydı. Şampiyonada az süre alan bazı oyuncuların, karşılaşmaya ilk yedide başladığını gördük. Ancak kendilerinin performansı, Koç Mendia’yı memnun etmemiş olacak ki kısa sürede kenara geldiler. Yağışlı bir havada oynanan karşılaşma, top hakimiyetini oldukça zorlaştırırken; maç boyunca el becerisi hataları(handling errors) kaynaklı kenetlenmeler(scrum) izledik. Kenetlenme esnasında, rakibin oyun kurucusunu(scrum half) rahatsız etmek isterken, birçok kez offside kalmak gerekçesiyle rakiplerimize penaltı avantajı verdik. Ukrayna maçında da bu penaltı cezasıyla karşılaştık. İlk yedi dakika boyunca sahada varlığı hissedilmeyen Türkiye, Ukrayna’nın 12 sayısına engel olamadı ve devreye 12-0’lık skorla girildi. İkinci yarıyı başlatan vuruşu yapan Milli Takımımız, topu rakibine veriyor ve yaklaşık üç buçuk dakika boyunca savunma meziyetlerini gösteriyordu. Ukrayna, topla oynadığı anlarda efektif olmazken; Türkiye, topu kazanıp, gerçekleştirdiği ilk hücum denemesinde sayıya ulaştı:5-12. Oyunu yeniden başlatan vuruşu kısa kullanarak hemen kazanmak istesek de bunda başarılı olamadık. Bir süre daha savunma yapan takımımız, yine topu kazanıyor, biteme saniyeler kala eşitliği yakalıyordu. Kanada açılan topta, Gamze’nin pasıyla buluşan Sedanur, kendisinin ve takımın ikinci sayısına imza atıyordu. Eşitlenen skor sonrasında kazananı belirlemek gerekiyordu. Uzatma devresi, ilk sayıya ulaşan takımı galip ilan edecekti. Uzamayı başlatan Ukrayna vuruşunu karşılayan takımımız, yaklaşık iki dakikalık bir organizasyonla, rakibine top göstermeden, sahanın her yerine basarak maçı getiren sayıya ulaştı. İlk yedi dakika sahadaki varlığı hissedilmeyen Türkiye, devre arasıyla birlikte silkelendi. Bulduğu az sayıdaki hücum fırsatını, yüksek bitiriş oranıyla tamamlayıp maçı kazandı. Championship Serisi’ni galibiyetle tamamlasak da Trophy Serisi’ne geri dönmekten kurtulamıyorduk.
Makarska ayağındaki performansından uzak kalan Türkiye, iki hedef maçını da kazanamayarak Trophy Serisi’ne geri dönüyor. İlk hedef maçımız olan İtalya karşısında, son saniyede gelen sayıyla kaybedilirken; mücadele ve oyun, galibiyeti getirebilirdi. İkinci hedef maçında, sahada tanıyamadığımız bir performans sergileyen Milli Takım, turnuvadaki en kötü oyununu en kritik maçta oynamıştı.
Kişisel görüşüm, Makarska performansı sonrasında bu seviyede kalmaya devam edeceğimiz yönündeydi. Beklentilerimizin aksi gerçekleşirken, bu seviyede geçirdiğimiz bir yıl, oyunumuzu pozitif etkileyecektir. Melike’nin maç sonu röportajında belirttiği gibi Milli Takımımız, neleri yapıp neleri yapmaması gerektiğini sahada öğrendi. Bir senelik Trophy tecrübesinin ardından, Türk Kadın Ragbisi’nin Championship Serisi’ne geri dönmesini bekliyoruz. Oynayarak öğrenmeye devam…