Ragbi Günlükleri 192

Antik Yunan’da eğitimin hedefi ‘güzel’ (kalos) ve ‘iyi’ (agathos) insan yetiştirmeye yönelikti. Kalokagathia denilen bu ideal, insanın fiziksel, zihinsel ve ahlaksal mükemmeliyetini; etik ve estetik niteliklerin uyumlu bütünlüğünü vurgulamaktaydı. Bu anlayışta “iyilik” etik, “güzellik” ise estetik niteliklerin tanımlayıcısıydı. Antik Yunan’da ideal insan anlayışı, iyi+güzel ekseninde kalarak, ancak neyin ‘iyi’ ya da ‘güzel’ olduğu çeşitli felsefi akımlara bağlı olarak değişiklik göstererek gelişmişti. Fiziksel becerilerin ideal insan tanımlamalarında önemli rol oynadığı dönemlerde, spora toplumda büyük kıymet verilmişti. Bedenin bilinçli olarak eğitildiği ve eğitilmiş bedenlerin spor aracılığıyla sergilendiği kültür, spora yüklenen anlama uygun yarışma organizasyonlarıyla da farklılaşmıştı. 

Milattan önceki 8. yüzyıldan başlatılan Arkaik Çağın spor tarihi bakımından, özel bir önemi vardır. Bu önem, geçmişinin daha gerilere gittiği düşünülen antik olimpiyat oyunlarının Arkaik Çağın hemen başlarında MÖ 776’da sayılmaya ve şampiyon adlarının kayıt altına alınmaya başlanmasından ileri gelmektedir. Arkaik Çağ, ideal insan tipinin yetiştirilmesi sürecinde spor değerlerin ve becerilerin kazanılması ve sergilenmesinde önemli bir işlev görüyordu.

Arkaik Çağ’da sportif yarışmalar, dinsel festivallerin en önemli parçasıydı. Atletlerin sporda kazandıkları zafer yoluyla edindikleri şan ve şöhret ölümlerinden sonra da yaşamaktaydı. Bütün oyunlar önceleri yerel dinî cemaatlerin dinsel festivalleriydi. En geç MÖ 6. yüzyılda ancak tüm Yunanlar için anlam taşıyan organizasyonlara dönüştüler.

Klasik Çağ’da, Panhelenik oyunlar da büyük bir gelişme gösterdiler. Bu gelişimin birçok nedeni vardı. Demokratikleşme çerçevesinde sporda yarışmacı tutum artık geniş halk kitlelerini de kapsıyordu. 6. yüzyıla ait şampiyon listelerinde halktan isimlere rastlanıyordu. Kent devletleri arasındaki rekabet oyunlara da sıçramıştı. Bir sporcunun başarısı, ait olduğu site devletinin de başarısıydı. Şampiyonlar, site halkı tarafından muhteşem törenlerle karşılanıyor, yüksek miktarlarda para ödülleri ve yaşam boyu özel haklar veriliyordu. Ancak, Olimpiyatlar her zaman olduğu gibi tüm diğer oyunlar arasında ayrı bir öneme sahipti. Yarışma programlarının genişlemesi ve sürekli artan seyirci sayıları, olimpiyat oyunlarında bir reformu zorunlu kıldı. Organizasyon beş güne yayıldı ve ek tesislerle birlikte yeni bir Stadium yapıldı. 

Sporun ve olimpiyat oyunlarının en önemli unsurlarını oluşturduğu Yunan kültürü için sonun başlangıcı Makedonlarla geldi. Büyük İskender ile birlikte Yunan vücut kültürü dünyaya yayıldı. Sağlıklı yaşama bilgisi (diyetetik) anlayışının geliştiği Helenistik Çağ’da, içinde beden eğitiminin de önemli bir rol oynadığı eğitim-öğretim büyük anlam kazandı. Cimnastikte “sağlığa yönelik beden eğitimi” anlayışı hâkim olduğundan, yarışmacı cimnastik ihmal edildi. Yarışmacı cimnastik sadece “meslek sporcuları”nın uğraşı olarak kalırken bu çağda kutsal olimpiyat oyunlardaki yarışmalar da tamamen gösteri müsabakalarına dönüşmüştü. Eğitimin bir aracı olarak işlev gören yarışmacı sporun anlamını kaybedişi ile ideal insan anlayışında da değişiklik oldu. Bu dönemde ideal insan tipi “zihinsel-entelektüel” gelişmiş insandı. 

Yunanistan’ı imparatorluğunun doğu vilayeti haline getiren Roma hakimiyeti (MÖ 148) Yunan dinsel ve düşünsel dünyasının çöküşüne yol açtı. Kutsal alan zaman içinde defalarca yağmalandı. Fiziksel güç ve becerilerin ispatı yoluyla tanrıların onurlandırılmasını esas alan olimpik düşünce özünü kaybetti, sulandırıldı ve gittikçe unutulmaya yüz tuttu. Romalılar, Mısırlılar, Persler atlet olarak Olimpiya’da baş gösteriyor, kanlı geçen yarışmalar seyircileri kendine çekiyordu. Seçkinlerin uğraşı spor, eğlence aracına, bir sirk organizasyonuna dönüştü. Milattan sonraki döneme geçildiğinde oyunlar hakkındaki bilgi akışının da iyice azaldığı görülmektedir.

Son düzenli oyunların MS 261’de organize edildiği düşünülmektedir. MS 385’te düzenlenen 291. oyunlarda boksta zafer kazanan Pers Varazdates, adı günümüze ulaşan son antik olimpiyat oyunları şampiyonudur. MS 380’de Hıristiyanlığı devlet dini olarak kabul eden Roma İmparatoru 1. Theodosius, kısa süre sonra artık putperest uygulamalar olarak görülen olimpiyat oyunlarını yasakladı (MS 393). Böylece 293 olimpiyat oyununa sahne olan Olimpiya’nın kapıları 1170 yıl sonra kapanmıştı. 

Olimpiyat oyunlarının mekanı Olimpiya, uzun Ortaçağ boyunca istilalar, sel baskınları ve depremlerle yerle bir olmuş, yaklaşık 1100 yıl sonra Rönesans dönemi başladığında ne kutsal mekandan ne de belleklerde olimpiyat fikrinden eser kalmıştı. 

Ekran goruntusu 2024 07 23 132117 | Edirne Ahval Gazetesi
Ragbi Günlükleri 192 | Edirne Ahval Gazetesi

Olimpiyat oyunları, Roma İmparatorluğu’nun Hıristiyanlığı devlet dini olarak kabul etmesinden kısa süre sonra, putperest uygulamalardan sayılarak, İmparator I. Theodosius tarafından MS 393’te yasaklanmıştı. Oyunların mekânı Olimpiya uzun Ortaçağ boyunca kaderine terk edilmiş, birçok doğal afete maruz kalmış ve Batı, Rönesans’a oyunlar ve kutsal mekânı hakkında hafızası boş olarak girmişti. Modern olimpiyat oyunlarının kuruluşu, Rönesans ile 19. yüzyıl arasında ortaya çıkan çeşitli faktörlerden etkilenmiştir:

1- Rönesans döneminde antik olimpiyatlardan bahseden antik eserlerin ortaya çıkışı

2- Antik eserlerden etkilenen Rönesans yazarlarının antik sporlar üzerine eserleri ve yarattıkları farkındalık

3- Yerel olimpiyat denemeleri

4-Olimpiya ve olimpiyat oyunlarına seçkin ilgisi

5-Olimpia’nın bulunuşu ve arkeolojik kazılar

6-İngiltere’de sporun okul eğitiminde ahlak ve karakter gelişimi için kullanılması

Baron Pierre de Coubertin (1863-1937) aristokrat bir ailenin çocuğu olarak Paris’te dünyaya geldi. Siyasal bilimler eğitimi aldıktan sonra pedagojive tarih çalışmalarına yöneldi. Fransız Devrimi ile gelen reformist düşüncelerin savunucusu olan Coubertin, Fransa’da reformun ancak eğitim yoluyla olacağını savunuyordu. Klasik Çağ Atina eğitim sisteminden etkilenmişti. Değişimin, İngiliz okul sistemi örneğinde spor yoluyla gerçekleşeceğine inanıyordu. 19. yüzyıldan itibaren Avrupa’da gelişen beden eğitimi sistemlerine rağmen Fransa geride kalmıştı. İngiltere’de olduğu gibi okul spor eğitiminin Fransız gençliğini ayağa kaldırabileceğine inanıyordu. Bu amaçla İngiltere’ye ilk ziyareti henüz 20 yaşındayken yapmış, Thomas Arnold’un Rugby Koleji’ni ve ülke geneline yayılmış olan beden eğitimi programını incelemişti. Başlangıçtaki hedefi olimpiyat oyunlarını canlandırmak değil, Fransız eğitim sisteminin tüm kademelerinde reform yapmaktı. Bunu sporu İngiliz modeline göre Fransız okul programlarına sokarak yapacaktı. 

Ekran goruntusu 2024 07 23 132106 | Edirne Ahval Gazetesi
Ragbi Günlükleri 192 | Edirne Ahval Gazetesi

İngilizler sporu sosyal erdemlerin ve ahlaki davranışın kazandırılmasının bir aracı olarak kullanırken aynı zamanda yerel olimpiyat denemeleri de yapıyorlardı. Much Wenlock Olimpiyat Oyunları’nın kurucusu Brookes’un daveti üzerine oyunları izlemek için gittiği İngiltere’den yeni bir fikirle dönmüştü: Olimpiyat oyunlarını yeniden canlandıracaktı. Aynı yıl Almanların Olimpiya’ya yaptıkları sistemli kazıların sonuçlarını rapor halinde yayınlaması da Coubertin’i teşvik etmişti. 

23 Haziran 1894’te Modern Olimpiyat Oyunları’nın hayata geçirilmesini ve Uluslararası Olimpiyat Komitesi’nin (IOC) kurulmasını sağlamıştı. Hazırlanan statüye

göre oyunlar her dört yılda bir düzenlenecekti ve eskrim hariç sadece amatör sporcular müsabakalara katılacaktı. Bir olimpiyat oyunu yapılmasa bile sırası ve dörder yıllık ara değişmeyecekti. Olimpiyat oyunlarının ilki 1896’da Atina’da yapılacak ve bir sonraki oyunlar IOC’nin seçtiği bir başka şehirde icra edilecekti. Oyunlar Antik örneğinin aksine “evrensel” olacaktı. Barışa hizmet edecek, din, dil, ırk ayrımı olmayacak ve politik etkinliklere yer verilmeyecekti. 

Başlangıçtan itibaren olimpizmi bir barış hareketi olarak tanımlayan Coubertin’in hedefi spor yoluyla insanlığı yenilemekti. Antrenman ve yarışmalarla gençler fiziksel ve ahlaksal yönden mükemmelleşmeliydi. 

1896’da Atina’da başarıyla düzenlenen ilk oyunlar heyecan yaratmış, ancak 1900 Paris, 1904 St. Louis ve 1908 Londra Oyunları organizasyonel sorunlar nedeniyle başarısız olmuştu. İkinci ve üçüncü olimpiyatlardaki başarısızlığı fırsat bilen ve baştan beri oyunların sürekli olarak Atina’da yapılmasını isteyen Yunanlar ilk oyunların 10. yılı anısına bir ‘ara olimpiyat’ düzenlemişlerdi. Oyunların sürdürülebilirliği ciddi tehdit altındayken imdada Stockholm yetişmiş, 1912 yılında İsveçliler oyunların devamını garanti altına alacak muazzam bir organizasyon gerçekleştirmişlerdi. 

*YILDIRAN İbrahim, Osman Tolga Şinoforoglu(2020), ‘‘Spor Tarihi’’. C. Koca(ed), Sporda Psikososyal Alanlar 1. İçinde: s.3-27, Eskişehir, Anadolu Üniversitesi Yayınları.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu