Ragbi Günlükleri 33

        kapak 212143 | Edirne Ahval Gazetesi         Bugün 10 Kasım… Uçurumun kenarındaki yıkık bir ülkeden, çağının çağdaşı bir devlet yaratan Büyük Kurtarıcının aramızdan ayrılışının 82. Yılı… 
         O, Unesco’ya göre ‘Uluslararası anlayış, iş birliği ve barış yolunda çaba göstermiş, gelecek kuşaklar için örnek olacak; eğitim, bilim ve kültür alanlarında olağanüstü bir devrimci.’. Winston Churchill’e göreyse ’20. yy. dâhisi’. 
        Ragbi Günlükleri’nin bu haftaki yazısında O’nu, Mustafa Kemal ATATÜRK’ü, Türk sporu için yaptığı çalışmalarla anmak istiyorum. Minnetimi bu şekilde bir nebze de olsa göstermek istiyorum. Bu yazıyı hazırlarken, tarihçi Sinan Meydan’ın İnkılap Yayınlarından çıkan ‘Akl-ı Kemal Atatürk’ün Akıllı Projeleri- isimli beş ciltlik eserinden yararlandım. Atatürk’ü anlamak için mutlaka okunması gereken bir çalışma olduğunu düşünüyorum. 
         O’nun fikirleri yolumuza hala ışık tutuyor. Cumhuriyet Devrimlerine inanmış biz Türk gençleri seni saygı, özlem ve minnetle anıyoruz. 
Atatürk’ün Spor ve Beden Eğitimi Politikası
Atatürk, spora ve sporcuya büyük önem vermiştir. Bu doğrultuda belki de Türk tarihinde ilk kez Cumhuriyet döneminde gerçek anlamda bir ‘spor politikası’ oluşturulmuştur. 1932’den itibaren liselerde okutulan ‘Tarih IV’ kitabında Cumhuriyet’in spor politikası şöyle ifade edilmiştir:
     ‘Cumhuriyet sporu bir zevk, bir çalım ve gösteriş konusu olmaktan çıkartarak eski Türkler gibi kişisel ve milli hayatta başarının etkili bir aracı olarak tanıdı. Dağınık ve sınırlı sporculuğu benimseyerek bütün memleketi kapsayacak şekilde örgütledi. (…) Fikri gelişmeye olduğu gibi bedeni gelişmeye de önem vermek ve özellikle karakteri milli, derin tarihimizin ilham ettiği derecelere çıkarmak, devrimin en büyük emellerinden biri oldu.’
      Cumhuriyet’in ilk yıllarında spor ve beden eğitimi konusunda Osmanlı Devleti’nden aynen devralınan ‘Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı’ , Türkiye Cumhuriyeti’nin sporu ulusal ölçekte örgütleyen ilk üst spor kurumu olma özelliğini taşımıştır. Bu kurum 1936 yılında ‘Türk Spor Kurumu’nun kurulmasına kadar ulusal düzeyde bütün spor işlerini koordine eden tek yetkili organ olmuştur. Kurum, 1923 yılında yürürlüğe giren bir kararnameyle ‘kamu yararına hizmet eden kurumlardan biri’ olarak kabul edilmiştir. Bu karar, sporun bir kamu hizmeti olarak görüldüğünü kanıtlayan önemli bir belge niteliğindedir. Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı, ‘federatif’ bir yapı içinde, özel kulüplerin kendi kendisini yönetme ilkesiyle çalışmış ve sporu kişilerin/kulüplerin malı olarak görmüştür. 
        Osmanlı döneminde, Türkiye’de spora ve özellikle de beden eğitimine önem verilmesini isteyen Atatürk, Cumhuriyet döneminde spora ve beden eğitimine çok büyük önem vermiştir. ‘Sağlam kafa sağlam vücutta bulunur’ diyerek sporu ve beden eğitimini özendiren Atatürk, genç Cumhuriyet’in okullarında beden eğitimi dersinin ‘zorunlu ders’ olarak okutulmasını sağlamıştır. Bu nedenle Kasım 1938’de Fransa’da yayımlanan L’Auto dergisi Atatürk’ü ‘Dünyada ilk defa beden eğitimini zorunlu kılan devlet adamı’ olarak tanıtmıştır. 
        Genç Cumhuriyet spor ve beden eğitimi konusunda halkın ilgisini uyandırabilmek için spor dernekleri kurmak, okullara özel dersler koymak, kültürel ve sportif içerikli filmlerin gösterimini sağlamak gibi adımlar atmıştır. Milli Müdafaa Vekâleti, gençlere yönelik olarak izci örgütleri kurmuştur.  Bir taraftan beden eğitimine önem verilirken diğer taraftan spor dernekleri kurulmuştur. Futbol, jimnastik, atletizm, kürek, binicilik kulüplerini, kayak, turizm ve gezi kulüpleri izlemiş, böylece beden eğitimi konusunda ciddi bir bilinç oluşturulmuştur. Genç Cumhuriyet, bütün spor branşlarına önem verirken, halk en büyük ilgiyi kayak sporuna göstermiştir. Türkiye’ye kayak sporunu tanıtan kişi usta kayakçı Albay Georges Bilgeri’dir. Kendisi iki kış boyunca orduda ilk kayakçı birliğini yetiştirmiştir. 
         Kasım 1931’de Himaye-i Etfal Cemiyeti’nin Ankara’da düzenlediği güreş müsabakalarına katılan dünyaca ünlü Kurtdereli Mehmet Pehlivan’ı seyreden Atatürk, ertesi gün O’na gönderdiği mektupta bir taraftan Kurtdereli’yi onurlandırırken, diğer taraftan Türk spor camiasına çok önemli öğütler vermiştir: ‘Kurtdereli Mehmet Pehlivan,
Seni dünyada büyük ün salmış bir Türk pehlivan tanıdım. Parlak başarılarının sırrını şu sözlerle açıkladığını da öğrendim: ‘Ben her güreşte arkamda Türk milletinin bulunduğunu ve millet şerefini düşünürüm.’ Bu dediğini en az yaptıkların kadar beğendim. Onun için senin bu değerli sözünü Türk sporcularına bir meslek düsturu olarak kaydediyorum. Bununla senden ve sözlerinden ne kadar memnun olduğumu anlarsın. 12 Kasım 1931, Salı.’
      Atatürk’ün beden eğitimi ve spor konusunda yaptıklarından bazıları şunlardır:
1914-1916: Bu dönemde kurulan Osmanlı Güç ve Genç Dernekleri’nin çalışmalarını yakından takip etmiş, genç kuşakların kafaca ve bedence sağlam bir şekilde yetişmeleri için spora ve beden eğitimine önem verilmesini ve sporun bir devlet politikası haline getirilmesi gerektiğini düşünmüştür.
1918: 3 Mayıs günü Fenerbahçe Spor Kulübü’nü ziyaret etmiştir. Bu ziyaretin temel amacı, bir yıl kadar sonra başlatacağı Kurtuluş Savaşı sırasında İstanbul’dan Anadolu’ya sevk edilecek silahların kulübün arkasındaki Kurbağalıdere’den kaçırılıp kaçırılamayacağını anlamaktır. 
1920:Ankara’da askeri bir spor kulübü olarak Muhafız Gücü’nü kurdurmuştur. 
1921:Türkiye’de faaliyet gösteren Genç Erkekler Hıristiyan Birliği, ABD mandacısı bir spor kulübüdür. Atatürk bu kulübe karşı faaliyette bulunan Türkiye İdman İttifakları Cemiyeti’nin güçlenmesini sağlamıştır. 
1922:Milli Hareket’in en önemli savaşı olan Büyük Taarruz’un başlayacağı tarihi ve saati Türk komutanlara bildirmek ve savaş planları üzerinde konuşmak için bir futbol turnuvası düzenletmiş, 1. Ve 2. Ordu arasındaki final maçı için Akşehir’e gitmiştir. Bir taraftan maçı seyrederken diğer taraftan silah arkadaşlarıyla Büyük Taarruz’u konuşmuştur. 
1923:Daha önce Osmanlı Genç Dernekleri’nin önerdiği ancak tam anlamıyla hayata geçirilemeyen projeleri 1923’te çıkardığı ‘Köy Kanunu’ ile hayata geçirmiştir. O dönemin ekonomik koşulları sebebiyle devletin köylere tesis yapmaya gücü yetmese de en azından köylerde güreşlerin yapılmasını zorunlu kılmıştır.
1924: Türkiye’ye uygulanan olimpiyat ambargosunu kaldırtmıştır. Türk sporcular daha önce olimpiyatlarda bireysel olarak yarışmalarına karşın Türkiye’yi temsil etmelerine izin verilmemiştir. Nitekim 1912 ve 1916 olimpiyatlarına Türk sporcular bireysel olarak katılabilmiştir. 1920’de ise Türklerin savaş suçlusu olduğu gerekçesiyle- Türk sporcuların bireysel başvurusu da reddedilmiştir. Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra Atatürk’ün çabaları sonucunda Türkiye’nin ilk kez devlet statüsünde olimpiyatlara katılması kabul edilmiştir. Böylece Türk sporcular ilk kez 1924 Paris Olimpiyatları’nda Türkiye’yi temsil etmeye hak kazanmıştır.
1925: At ve At Yarışı Islah Encümeni’ni kurdurmuş ve Ankara Hipodromu’nu inşa ettirmiştir. Altay Kulübü’nü ziyaret etmiştir. Daha sonraki yıllarda Altay’ın İngiliz Donanma Takımı’nı 1-0 yendiği maçı Fahrettin Paşa ile birlikte izlemiş ve büyük sevinç duymuştur. Soyadı kanunu çıktığında da Fahrettin Paşa’ya ‘Altay’ soyadını vermiştir.
1926: Karşıyaka Spor Kulübü’nü 1925 ve 1926 yıllarında iki kez ziyaret ederek kulüp defterine duygu ve düşüncelerini yazmıştır. İstanbul’da ‘Spor ve Jimnastik Muallim Mektebi’ni açtırmıştır. Bu okulun başına İsveç’te eğitim görmüş Selim Sırrı Tarcan’ı getirmiştir. Selim Sırrı Tarcan iki kızının yardımıyla kadın ve erkeklerden ilk jimnastik öğretmenlerini yetiştirmiştir. Jimnastik eğitimi, ilk ve ortaöğretimlerde aşamalı olarak zorunlu kılınmıştır. Kadınların aktif olarak spor yapmalarına önayak olmuştur. Atatürk’ün isteği ve Ömer BasimKoşalay’ın çabalarıyla ilk kadın atletlerimiz koşmaya başlamıştır: Nermin Tahsin, Emine Abdullah, Mübeccel Hüsamettin ilk Türk kadın atletlerimiz olarak tarihe geçmiştir. Şerefnur, Vecihe, Leyla, Melahat ve Karman Hanımlar ilk kadın kürekçilerimiz olarak tarihe geçmişlerdir. Teniste ise, Vecihe Taşçı, Mediha Bayar, AdriyelSatak ve Hidayet Karacan gibi kadın sporcularımız adlarını duyurmuşlardır. Dünyada kadınların ilk kez 1928 yılında olimpiyatlara katıldığı göz önünde bulundurulacak olursa Atatürk’ün Türk kadınlarını spora yönlendirme konusunda dünyayla yarışır durumda olduğu söylenebilir. 
1927: At yarışlarının en büyüğü olan Gazi Koşusu’nu başlatmıştır.
1928: Türk futbolunda ilk defa Gençler Ligi’ni kurdurtmuştur. Ölümünden sonra bu lig kaldırılmıştır. Leblebi Mehmet, olimpiyatlarda futbol oynayan ilk Türk futbolcusu olarak tarihe geçmiştir. 
1929: Binbaşı İsmail Hakkı Bey’e bir bisiklet takımı kurdurmuştur. 24 kişilik bu bisiklet takımının başına Üsteğmen (Deli) Danış Karabelen getirilmiştir. Atatürk, bisiklet takımının halka bisiklet sporunu tanıtmasını istemiş, bu amaçla da bisikletçilerin önce Türkiye’nin en doğusuna, Kars’a sonra da Türkiye’nin en batısına Edirne’ye bisikletleriyle gidip gelmelerini istemiştir. 
1930: Galatasaray Lisesi’ni ziyaretinde burada spor salonu olmadığını görünce, yakında cami olduğunu da dikkate alarak, mescidin yerine spor salonu yapılmasını istemiştir.
1931: ABD New York’tan hareket ederek Atlantik Okyanusu’nu geçip İstanbul Yeşilköy’e inip dünya rekoru kıran Amerikalı havacıları 1 Ağustos 1931’de Yalova’da kabul etmiştir. Atatürk’ün isteğiyle rekor denemesinin tüm masraflarını Türkiye karşılamıştır. 
1932: Çocuk Esirgeme Kurumu yararına Ankara’da düzenlenen güreş müsabakalarını seyretmiştir. Burada rastladığı Kurtdereli Mehmet Pehlivan’ın maddi sıkıntılar içinde olduğunu öğrenince 1000 TL’lik maddi destekte bulunmuştur. İş Bankası tarafından ödenen bu para Atatürk’ün emriyle kendi maaşından kesilmiştir. Fenerbahçe Spor Kulübü binası yanınca kendi cebinden Fenerbahçe’ye 500 TL bağışlamıştır. Çankaya adlı atıyla, Ankara’daki konkurhipik yarışlarına gayri resmi olarak katılmış ve parkuru engel devirmeden tamamlamıştır. 
1933: Katıldığı Uluslararası Nice Kupası’nda ikinci olan binici Saim Polatkan’a ‘Çankaya’ adlı atını iki yıllık iaşe bedeliyle birlikte hediye etmiştir. Su sporlarını teşvik etmek amacıyla Fenerbahçe Sutopu Takımı’nın bir maçını izlemiştir. Yalova Termal’deki gösteri maçına özellikle Fenerbahçe Sutopu Takımı’nın gelmesini talep etmiştir. Atatürk, Fenerbahçe Spor Kulübü’nün özellikle ‘deniz ve su sporlarıyla’ ilgilenmesini istemiş, hatta bu konuda dönemin Fenerbahçeli yöneticilerine direktif vermiştir. Ankara’da Ateş Güneş Kulübü’nü kurdurmuştur. 
1935:Okullarda en az 3 yıl süreyle haftada birkaç saat spor ve askerlik öncesi eğitim alınmasını zorunlu kılan bir kararname yayınlatmıştır. Anadolu ve Rumeli fenerleri arasındaki kürek yarışlarını düzenli olarak takip ederek, kürek sporuna ilginin artmasını sağlamaya çalışmıştır. Türk havacılık sporuna büyük katkı sağlayacak olan Türk Kuşu’nu kurmuştur. Samsun’a çıkıp Kurtuluş Savaşı’nı başlattığı 19 Mayıs’ın her yıl Gençlik ve Spor Bayramı olarak kutlanmasını istemiştir (Atatürk’e bu öneriyi dönemin BJK Başkanı Ahmet Fetgari’nin yaptığı iddia edilmektedir). 19 Mayıs, 1938’den sonra ‘Gençlik ve Spor Bayramı’ olarak kutlanmıştır. Güreş sporuna büyük önem vermiş ve buna paralel 4. Balkan Güreş Şampiyonası’nda Türk güreş milli takımımız şampiyon olmuştur. 
1936: Berlin Olimpiyatları’nda ilk altın madalyayı kazanan güreşçi Yaşar Erkan’a çektiği telgraf ile şükran duygularını sunmuştur. 
1938: 19 Mayıs gösterilerinde çok sevdiği genç sporcuları ilk ve son kez seyretmiştir. 
Atatürk’ün Osmanlı Güç/Genç Derneklerinden esinlenerek hazırladığı Spor ve Beden Eğitimi Projesi, cumhuriyetin ilanından sonra yine bizzat Atatürk tarafından hayata geçirilmiştir. Sporun köylere kadar indirilmesini, bu amaçla Halkevlerinin halkı bilinçlendirmesini ve spor tesislerinin yapılmasını, ulusal ve uluslararası alanda başarılı sporcuların yetiştirilmesini; çok daha önemlisi, ‘sağlam kafa sağlam vücutta bulunur’ ilkesi doğrultusunda tüm toplumun spora özendirilmesini amaçlayan Atatürk, her konuda olduğu gibi spor ve beden eğitimi konusunda da halka örnek olmak için çaba harcamıştır. Bu amaçla, aralarında sutopu ve futbolunda olduğu değişik takım oyunlarını seyretmiş, havacılığı, güreşi, atletizmi, bisikleti ve yüzmeyi teşvik etmiş ve bu branşlarda kadın-erkek Türk sporcuların yetişmesini istemiştir. Ayrıca 1930’lu yıllarda Florya yazlık köşkünde kaldığında 54 yaşında yüzme öğrenerek halkla birlikte sıkça denize girmiştir. 
Türk Spor Kurumu Dergisi
        1935 yılında Türkiye İdman İttifakları Cemiyeti, Türk Spor Kurumu’na dönüştürülerek Türkiye’de sporun kurumsallaşması adına önemli bir adım atılmıştır. Türk Spor Kurumu; güreş, atçılık, havacılık, atıcılık, yüzme, bisiklet, atletizm, futbol, voleybol, basketbol gibi sporun neredeyse bütün temel branşlarında faaliyetlerde bulunmak amacıyla kurulmuştur. Halkevleri ve okullarla birlikte çalışarak her türlü sporu, kadın-erkek her yaştaki yurttaşa sevdirmek amaçlanmıştır. Türkiye’yi dünyada başarıyla temsil edecek milli sporcular yetiştirmeyi ve bu amaçla, tüm ulusun sporla ilgilenmesini sağlamayı, ulusta bir spor bilinci yaratmayı istemişlerdir. Türk Spor Kurumu Dergisi, bu spor hareketinin en önemli yayın organı olarak dikkat çekmiştir. 
        Dergide her sayıda ‘Memlekette Spor Hareketleri’ başlığı altında Türkiye’nin değişik bölgelerindeki spor etkinliklerinden söz edilmiş, il ve ilçe takımları tanıtılmıştır. Yine her sayıda, ‘Köyde Spor’ başlığı altında köylerimizdeki spor etkinlikleri anlatılarak, köyde spor hakkında geniş bilgiler verilmiştir. 
         Dergide, ulusal ve uluslararası futbol müsabakalarının sonuçları, yerel, ulusal ve yabancı futbol ligleri hakkında güncel bilgiler, futbol ve basketbol gibi popüler sporların tarihsel gelişimi ve oyun kuralları, bisiklet, güreş, yüzme, havacılık, binicilik gibi spor dalları hakkında güncel bilgiler yer almıştır. Sadece profesyonel ligler değil, amatör mahalli ligler ve özellikle Halkevleri takımlarının yaptıkları maçların sonuçları her hafta düzenli olarak dergide yer almıştır. 
          Türk Spor Kurumu Dergisi, 1936 Berlin Olimpiyatları’na da geniş bir yer ayırmıştır. Olimpiyatların yapılacağı Berlin Olimpiyat Stadı’nın tanıtımından, olimpiyatlara katılacak sporculara, olimpiyatlardaki müsabakalardan, sonuçlara kadar Berlin Olimpiyatları çok geniş ve çok başarılı bir şekilde Türk okuyucusuna ulaştırılmıştır. 
         Türk Spor Kurumu Dergisi’nde ayrıca Türkiye’nin değişik yerlerinde yapılan spor tesislerinin tanıtımına da yer verilmiştir. Örneğin, Yeni Ankara Hipodromu ve Yeni Ankara Stadyumu gibi yeni spor tesisleri halka tanıtılmıştır. 
Spor Kulüplerine Yardım
         Atatürk, bireysel ve takım sporlarının gelişebilmesi, milli sporcuların yetişip uluslararası alanda başarılı olabilmesi için sporda kulüp yapılanmasına çok büyük bir önem vermiştir. Bu yapılanmanın ilkokullardan başlamasını, köylerden kentlere kadar yaygınlaştırılmasını amaçlamıştır. Okullara beden eğitimi derslerinin konmasını, bu derslerin en çağdaş yöntemlerle işlenmesini, çocuklara ve gençlere her şeyden önce spor ahlâkının öğretilmesini arzulamıştır. Halkevlerine, spor kulüplerine bina tahsis etmesi talimatını vermiştir. Sadece okulların, Halkevlerinin, illerin, ilçelerin ve köylerin değil fabrikaların da değişik branşlarda faaliyet gösteren spor kulüplerinin olmasını istemiştir. 
          Sporun kulüpler biçiminde yapılanmasına önem veren Atatürk, bu konuda spor camiasına örnek olmak amacıyla iki spor kulübü kurdurmuştur. Bunlardan biri ‘Muhafızgücü’, diğeri ise ‘Güneşspor’dur. 
          1930’dan itibaren, spor kulüplerine yapılan yardımlar arttırılmış, spor kulüpleri nakdi olarak da desteklenmiştir.  
Dağ Başını Duman Almış Marşı
            Yüksek Beden Eğitimi öğrenimini İsveç’te alan Selim Sırrı Tarcan, yurda döndüğünde, bestesi İsveçli besteci Feliks Körling’e ait olan bu marşı da getirmiştir. Güfte yapılması için Ali Ulvi Bey’e verilen bu marş, 1915 yılında ilk defa İstanbul Erkek Öğretmen Okulu’nda söylenmiştir. İlk söylenişinden itibaren, çok beğenilerek yurdun dört bir yanına yayılmıştır.
         12 Mayıs 1916 tarihinde, Kadıköy’de Papazın çayırında yapılan o ilk ‘İdman Şenliği’nde Selim Sırrı Tarcan ve şenliğe katılan öğrencilerce de seslendirilmiştir. 
          20 Haziran 1938 tarihinde 19 Mayıs, Gençlik ve Spor Bayramı olarak kabul edilirken, bu bayramın marşı da ‘Dağ Başını Duman Almış Marşı’ kabul edilmiştir. 

249 0 | Edirne Ahval Gazetesi

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu
error: İçerik korunmaktadır !!