Ragbi Günlükleri 37
Ragbi, sertlik ve mücadelenin üst düzeyde olduğu bir spordur. Bu sporla uğraşıyorsanız, fiziksel olarak hazır halde olmanız gerekir. Türk kamuoyunda giderek bilinirliği artan bu sporun sadece erkek sporculara yakıştırılmasına, ragbi denince zihninizde erkek sporcuların canlanmasına izin veriyorsanız, hata yapıyorsunuz.
Dünyada ve ülkemizde gözü kara, bu spora âşık çok sayıda kadın sporcu var. Sertlikse sertlik, mücadeleyse mücadele… Ragbinin bütün erdemlerine bağlı kalarak ve bu oyunun hakkını vererek oynuyorlar. Ragbi Günlükleri’nin okuyucularına işte bu kadınlarımızı, Türkiye’de ragbinin ilerleyebilmesi için çaba gösteren kadın takımlarımızı tanıtmak istiyorum.
Bu haftaki yazımızda, Konya’ya doğru yolculuğa çıkacağız. Uçsuz bucaksız Konya ovasında, zorlu şartlarda da olsa gönül verdikleri 200 yıllık bu sporu yapmaya çalışan Selçuk Kartallar’ı tanıyacaksınız. Birçok farklı branştafaaliyet gösteren, gerçek bir spor kulübü Selçuk Kartallar. Hem de bunu imkânsızlar içerisinde yapıyorlar. Cami avlusundan, parklara, bahçelere kadar nereyi buluyorlarsa, idman yapıyorlar. U18 takımlarıyla, ragbiyi alt yaş gruplarındaki gençlerle buluşturuyorlar. ‘Bir dilek de sen tut’ gibi kampanyalarla gençlerin hayallerini gerçekleştirmelerine yardımcı olan Selçuk Kartallar, Türkiye’nin en genç lisanslı sporcusunu da bünyelerinde bulunduruyor: Kulüp antrenörlerinden Elif Ermut’un kızı Zeynep Rana Ermut. Kurulduğu günden bu güne birçok konuda Selçuk Kartallar’ı konuştuk. Katılımları için Selçuk Kartallar antrenörü Kadir Çetin’e, kadın takımı kaptanı Begüm Alıcı ve U18 kadın takımı kaptanı Rukiye Boyalı’ ya teşekkür edip, röportaja geçiyorum.
ZAFER ERAY(ZE): Okuyucularımız için öncelikle kendinizi tanıtır mısınız?
KADİR ÇETİN(KÇ): Kadir Çetin, Matematik bölümünü 2006’da bitirdim. 2012′ de formasyon aldım. 2010 yılında da işletme bölümünde yüksek lisans yaptım. Şu anda da spor yönetimi okumaktayım. 2008 yılında öğretmenlik yaptım. 2010 yılında Torku şirketinde BT departmanında çalışmaya başladım ve devam etmekteyim. 2004 yılından bu zamana kadar korumalı futbol, 2011’den itibaren de ragbide aktif olarak sporculuk ve antrenörlük yapmaktayım. Türkiye Ragbi Federasyonu Yönetim Kurulu’nda da camiamıza hizmet vermekteyim.
ZE: Ragbiyle nasıl tanıştınız?
KÇ:Ragbiyle, 2004’te yurt dışında bulunan kaptanımızın bizlere Amerikan futbolu antrenmanlarında oynatmasıyla tanıştım. Kartallar için dönüm noktası, Erasmus programıyla İspanya’dan 2014’te gelen öğrencimiz Javi ile tanışmamızla oldu. Kendisi bize ısrarla ragbi oynamamızı söyledi ve takımın ilk eğitimlerinde hızlandırılmış kurs gibi gece gündüz sporculara emek verdi. Ragbi takımımızın temelleri de böylece atılmış oldu. İlk olarak 15’li ragbi ligine katıldık. Edirne, Hacettepe ve Eskişehir takımlarına karşı maçlara çıktık.
ZE: Selçuk Kartallar’ın kuruluş hikâyesinden bahseder misiniz? Birçok branşı bünyesinde bulunduran bir kulüp olarak bu günlere geliş sürecini sizden öğrenelim.
KÇ: Selçuk Kartallar, Konya’da Selçuk Üniversitesin bünyesindeki öğrencilerin bir araya gelmesi ile korumalı futbol takımı olarak 2004 yılında kuruldu. 2009 senesinde üniversite, takımımızı kapatma kararı aldı ve takım dağılma sürecine girdi. Liderliğimde, takımımızın 2010 yılında yeniden toparlanmasıyla birlikte Selçuk Kartallar Spor ve Kaliteli Yaşam Derneği’ni kurduk. 2011 yılında malzemesiz antrenmanlar yaptık. Ne bir sahamız oldu ne de bir destek gördük. Sahalara girmek bir tarafa, ragbi veya Amerikan Futbolu dediğimizde insanlar bizlere uzaydan gelmişiz gibi bakıyorlardı. Yıllarca bu ön yargıyı kırmaya çalıştık. Ne bizi anlayan oldu ne de yaramıza merhem olan… Ama asla pes etmedik. Pes etmeye de niyetimiz olmadı. Sporcularımızla parklarda, sokaklarda, park lambasının altında çalıştık.
ZE: Konya’nın ragbi branşındaki tek temsilcisi konumundasınız. Bunun getirdiği sorumluluk için ne söylersiniz? Konya’da ragbiye olan tepkiler nasıl? İnsanlara bu sporu anlattığınızda nasıl karşılık buluyorsunuz?
KÇ: Sorumluluk olarak hiçbir şey hissedemedik. Çünkü biz aslında yokuz. Bizleri yok olarak saydıkları için gereken ne ise onu yapmaya çalışıyoruz. Gelen tepkiler, Türkiye genelinde yaşananlarla aşağı yukarı aynı şekilde. Konya’nın farkı, Konya halkının biraz daha gelenekçi bakış açısına sahip olması ve Konyalıların “Türk futbolu varken gavur icadı oynamayın” zihniyetidir. Bizler ise, gençlerin hayatına nasıl bir dokunuş yapabileceğimizi anlatmaya çalışıyoruz. Keşke vakit olsa da uzun uzun anlatabilsek yaşadıklarımızı… İyi sporcu istiyorsan, kendin yetiştireceksin. Temel kural budur. Bu sebeple, 14 yaşında sporcuları alıp U18’den yetiştirmeye başlıyoruz.
ZE: Oyuncuları nasıl bir araya getiriyorsunuz? Oyuncu havuzunuz üniversiteli gençlerden mi oluşuyor? Konya’da eğitim veren birden fazla üniversite bulunuyor. Bu üniversitelerle iş birliğiniz var mı?
KÇ: Üniversitelerin ego savaşları sayesinde rezillik yaşıyoruz sadece. Destek olmadıkları gibi sahalarını kullanmamıza, sporu tanıtmamıza bile izin vermiyorlar. Neden mi? Çünkü sporumuzu ve takımımızı emir kulu haline getirmiyoruz. Aç kalırız, açıkta kalırız ama sıfır emeği olan kişilerin kişisel savaşlarına, güç gösterilerine alet etmeyiz. Bu sebeple de üniversitelerden pek destek alamıyoruz son 5 yıldır. Bizde derneğimizi kurduk. Dernek üzerinden resmi olarak Konya gençlerine davetlerde bulunuyor ve resmi olarak yöneticilerden destek istiyoruz. Oyuncuları bir araya getirmek için de motivasyonu, kardeşlik ve takım ruhunu güçlendiriyoruz.
ZE: Antrenmanlarınızdan bahsedelim. Planlama yaparken nelere dikkat ediyorsunuz? Haftada kaç gün antrenman yapıyorsunuz? Tesis ve malzeme imkânlarınızı anlatır mısın?
KÇ: Selçuk Kartallar yönetimi olarak 9 ligde aktif olarak mücadele ediyoruz. Kadın Ragbi, U18 Kadın Ragbi, Erkek Ragbi, U18 Erkek Ragbi, Korumalı Futbol, Flag Football, Beyzbol, Softbol, Okçuluk. Bunların dışında açmış olup sonradan kapattığımız aktivite veya branşlar da oldu. Sporcuların ve yöneticilerin sadece kendi imkânlarıyla gerçekleştirdiği bu programlar, uzun yılların tecrübesini ortaya koymamızla verimlilik kazandı. Antrenmanlar imkânsızlıklardan dolayı çoğunlukla aynı yerde aynı saat aralığında oluyor. Özel durumlarda antrenman gün ve saatlerini ayırıyoruz. Her şey karma karışık aslında. Hiçbir düzen yok. Tek bildiğimiz, bir gün saha, depo ve imkân verilirse düzene gireceği, daha motive antrenmanlar yapacağımız… Bize çok pahalıya patlasa da bu düzensizlikten dolayı birçok kaliteli sporcu kaybettik. Gelen sporcular yaşananları komik bulup gitti. Parklarda profesyonel spor mu yapılır? Sizce yapılır mı? Bu soruyu defalarca kendimize sorduk: ‘Neden hala devam ediyoruz’. Hiçbir cevabi yok. En azından başkaları tarafından mantıklı bulunacak bir cevabı yok. Tabi bizim için cevap basit… SELÇUK KARTALLAR BİZİM HAYATIMIZ…
ZE: Ülkemizde kadın sporcularımız, 7’li Ragbi disiplininde rekabet ediyorlar. Sizde kulüp olarak aktif bir şekilde yarışmalara katılıyorsunuz. Takımınızın turnuva performanslarından bahseder misiniz?
KÇ: İlk hazırlık maçımız, 17 saat yolculuk yaparak geldiğimiz Edirne’de Trakya Ragbi ile oldu. Kadın sporcularımız sahaya çıkarken titriyorlardı. Sanırım döndüğümüzde bir daha idmana gelmezler diye içimden geçirmiştim. Her sene, galibiyetsiz şampiyonalar geçirdik.
ZE: İlk günden bugüne gösterdiğiniz gelişim üzerine de bir değerlendirme yapar mısınız?
KÇ: 16 yıl içinde en güzel yıllarımız son 4 ve ilk 4 yılımız. Her takımın pik dönemleri olur. Jenerasyon bunda çok etkilidir. Doğru kişiler bir araya gelir, tüm yükü sırtlar, sorumluluk alır, fedakârlık yapar ve o dönem takımın en güçlü olduğu dönem olur. Ta ki birileri çıkıp, bu kardeşliği bozana kadar…
ZE: U18 kadın takımınıza ayrı bir parantez açalım istiyorum. Ragbi, ülkemizde alt yaş grupları arasında da hızla yayılırken, sizde örnek bir çalışmayla genç yaş takımlarınızı oluşturdunuz. Bu gençlere nasıl ulaştınız? Oyunla kurdukları bağı anlatır mısınız?
KÇ: İlk olarak, Türkiye Ragbi Federasyonumuzu bu konuda takdir ediyorum. Okul sporlarının devreye girmesiyle birlikte, illerde tagragbi ile spor 12 yaş sınırına kadar indi. İlk şampiyonada, dört okulda 4 Türkiye şampiyonluğu Konya’ya kazandırıldı. Takımların başında Elif Ermut, Ali Tekkulluk ve okul hocalarımızla ciddi başarılar elde ettik. Bu, bizi de okulları da öğrencileri de motive etti. Genç yaşta başarıyı hissedince sporcular daha istekli ve azimli olabiliyor. 2.yıllarında milli takım kampına davet edilen Rukiye Boyalı ve İlayda Yalçınkaya’nın arkadaşlarını motive etmeleri takımı daha da hırslandırdı. Haftanın her günü imkân olsa idman yapmak isteyen bir ekip var. Tek sorun idmanların parklarda olması, gece lambası ışığı altında olması ve ailelerinin bu konudan şikâyetçi olmaları. Daha birçok ayrıntı var. İdmanın geç bitmesi… Gece karanlığında evlerine 3 vasıta ile dönen 15 yaşında bir kız çocuğu düşünün. Antrenör olarak her idman sonrasında, sporcularımız evlerine varana kadar tedirgin oluyoruz. Takımın ablaları, antrenörleri sadece antrenman yaptırmıyor. Her bir sporcunun tek tek ihtiyaçlarına destek olmaya çalışıyor. Eğitimin de çok önemli olduğunun altını çizmek gerekir. Bu sene 5 kadın sporcumuz BESYO kazandı. Kendilerini tebrik ederiz ve gelecek sene de 9 sporcumuz daha üniversite sınavına girecek. Bir de örnek olabilmesi açısından bir proje başlattık. Buradan paylaşmak istiyorum. Bir zoom sınıfı kurduk ve Ankara’da başarılı bir matematik hocamızdan rica ettik, bizi kırmadı. Kendilerine düzenli olarak haftanın iki günü özel ders veriyor. İhtiyaca göre sınıfa diğer dersler için de hocalar bulup, sporcularımızın üniversite yolunda hazırlanmalarına destek olmaya çalışıyoruz. Bunu tüm U18 takımı olan kulüplere de öneririz. Sporcularınızın hayatlarına dokunun. Sadece ragbiyi öğretmek hayatta yeterli olmuyor ne yazık ki…
ZE: 2020 yılı Türkiye şampiyonu bir U18 kadın takımınız var. Nasıl geldi bu şampiyonluk? Çalışmalarınızı nasıl gerçekleştirdiniz?
KÇ: Öncelikle 2019 Türkiye 2.ligini konuşmak lazım. Nasıl şampiyon olamadık? Rakiplerimiz mi iyiydi? Biz mi kötüydük? Bence rakiplerimiz daha iyiydi ve daha hazırdı. Takımımızın kondisyonu ve kural bilgisi hataları üst üste getirdi. İyi sporculardan oluşan, orta seviye bir takımdık. Bunu da “Kaybeden kazanır” parolası ile aklımıza kazıdık. 2019 sezonu bitmeden, 2020 sezonuna hazırlanmaya başladık. Söz verdik, hedef koyduk ve inandık. Haftanın her günü bir şekilde ragbi ile ilgili çalışma yaptık. Bol maç izledik. Bol pozisyon konuştuk, tartıştık. Kuralların tek tek üstünden geçtik. Şampiyona günü tek rakibimiz kendimizdik. Hatalarımızın sadece bizi başarısızlığa götüreceğini biliyorduk. Hata yapmamalıydık. Şampiyonaya katılan tüm takımlarla karşılaştık ve kazandık. 2019’da finalde kaybettiğimiz takımı, 2020′ de 10-0 yendik. Takımımızın her bir sporcusu, yöneticisi, antrenörüne teşekkür ederim. Bu başarıda her birinin emeği var. Bunların dışında kupa takımın çehresini çok değiştirdi. Kapılar artık açılır, derdimiz dinlenir oldu. Üzücü olan, 16 yıllık takım kupa alana kadar yoktu.
ZE: Milli takımlar seviyesinde yarışan sporcularız var mı?
KÇ: A Milli Takımda sahaya çıkan 5 sporcumuz, U18 Milli Takımda Sahaya çıkan 3 sporcumuz oldu. İnşallah gelecek yıllarda bu sayının artmasını hayal etmekteyiz.
ZE: Takımınızın gelecek planları neler? Kısa-orta-uzun vadede hangi konularda ilerlemeyi düşünüyorsunuz?
KÇ: Hedefimiz ise, 2023 yılında Büyükler Kadın Ligi’nin şampiyonu olmak. Belki iddialı görünebilir ama hedef olmadan başarı olmaz. Pes etmediğimiz sürece başaramamamız için hiçbir neden yok. Erkekler için 15’li ligine 2021’de katılmayı hedefliyoruz.7’de U18 erkeklerde ilk üç e girmeyi hedefliyoruz.7’li Büyük Erkekler Ligi’nde ilk beşe girmek zorundayız. Kadınlarda U18’de unvanı korumalıyız. Büyük kadınlarda ise kürsü hayalimiz var. Tabi çalışır, hak edersek.
ZE: Ülkemizde ragbi henüz amatör seviyede oynanıyor. Buna karşın, takımların ana kalem giderleri oluyor. Forma olsun, ekipman olsun, ulaşım ve konaklama olsun bir şekilde karşılanması gerekiyor. Bu işler için nasıl kaynak yaratıyorsunuz? Sponsorlarınız, destekleriniz var mı?
KÇ: Sponsorumuz, geniş ailemiz. Özellikle Amerikan futbolu takımımızın sporcularından çok destek görüyoruz. Bizi ayakta tutan tek gelir kaynağı, takım adına ürettiğimiz ürünlerin satışı (Mont, Bere, Tişört vb.). Sponsor konusunda da artık pes ettik. Aklınıza gelen her kapıyı çaldık. Hatta kovulduğumuz yerlere bile Şener Şen gibi kılık değiştirip tekrar gittik. Yok yok yok. Ne spora ne de sporcuya destek yok. Tabi bu bahsettiğimden futbolu tenzih ederek söylüyorum. Onlar has evlat, bizim gibi üvey değil. Sahaların futbol sahası diye tanıtıldığı bir ülkede yaşıyoruz. Defalarca kendi çapımızda farkındalık oluşturmaya çalıştık. Futbol sahası değil çim saha veya suni çim saha veya spor tesisi vb. terimler kullanılsın diye uğraştık. Çünkü devlet futbol sahası dedikçe, futbol kulüpleri ‘Burası bizim. Siz gidin, ragbiyi ragbi sahasında oynayın!’ demeye devam edecekler.
ZE: Ülkemizde oynanan kadın ragbisinin ve kadın milli takımımızın gelişimi üzerine ne söylemek istersiniz?
KÇ: 2018 yılı Milli Takımın Avrupa 2.si olduğu kafilede teknik menajerdim. Çok istekli ve inançlı bir kadro vardı. Ekip kenetlenmiş ve kendilerini motive etmişti. Geçtiğimiz sene, bu enerjiyi Milli takımda göremedim. İlla ki gerekçeleri vardır: Sakatlıklar vb. Benim asıl dikkat çekmek istediğim konu ise, geçiş döneminin sancısız olması. Ne demek sancısız olması? Bir jenerasyon var. Bence çok iyiler, çok tecrübeliler, milli maç tecrübeleri çok fazla. Kadın ragbinin Türkiye’deki ilk sporcuları hala sahada olmadıklarında ne olacak? Yarın çıkıp, ‘Biz artık aktif spor yapmayacağız.’ dediklerinde boşluk nasıl dolacak? 20-30 maçlık tecrübeyi, 3-4 maç milli maç tecrübesi olan sporcularla nasıl dolduracağız? Bunu konuşmadan önce, bu sene çok güzel bir gelişme oldu. Kadınlarda U18 milli takımı kuruldu. Ne yazık ki pandemiden dolayı gidilemedi. Bu, çok önemli bir adım. Milli başarının en önemli etkenlerinden biri alt yapıdır. Sporcu, 16 yaşında millilik bilincine ulaşacak ve şampiyonaya katılacak. Peki, bu tecrübe yeterli mi? A milli takımda oynaması için bence değil. Bunu erkek milli takımda tecrübe ettik. Kaç U18 milli sporcusu A milli takıma 3 yılda girebildi? Sayısını biliyor musunuz? Bu makasın daralması için U20 Milli takımının da kurulması gerekiyor. Aksi halde geçiş süreci sancılı olacaktır. Liglerin durumuna gelirsek, 3 yılda Taş Devri’nden Sanayi Devrimi’ne geçildi diyebiliriz. Bu gelişimde etkisi olan başta Federasyon Başkanımız Murat Pazan olmak üzere A’dan Z’ye tüm Federasyon görevlilerine teşekkür ederiz.
ZE: Pandemi sürecini nasıl geçirdiniz? Takım olarak bir araya gelip, antrenman yapabilme şansınız oldu mu?
KÇ: Başlarda milli takım antrenmanlarına katılan sporcularımız oldu. Düzenli online idman yaptılar. Bir süre sonra kamp bitti ve tekrarı olmayınca antrenmanlar kaldı. Sonrasında zoom üzerinden maçları tartıştık. 24 Ekim’de Körfez Ragbi ile kadın-erkek takımlarımız 3’er dostluk maçı yaptı. Sanırım Türkiye’de bu riski sadece bu iki takım göze aldı. Parklarda idmanlarımıza devam ediyorduk ama son çıkan yasaklarla idmanlarımızı durdurduk. İnşallah bir an önce bu zor günler biter. Aksi halde, ragbi her sezon için 5 yıl geriye gidecek.
ZE: Bir antrenör olarak, bu spora başlamak isteyen gençleri nasıl ikna ediyorsunuz? Türk gençleri neden ragbiye başlamalılar?
KÇ: Biz, ilk idman için tek tek kapı çalarak davette bulunuyoruz. İdmana gelen sporculara önce aile sıcaklığını gösteriyoruz. Kartallar aile gibidir. Önceliğimizi başarıya değil, kardeşliğe veririz. Gelen sporcu da karakteri düzgünse ve sert olan bu sporu sevdiyse, kaptan veya bir antrenörümüzün gözetimine devrediyoruz. O kişi, sporcunun her şeyiyle ilgileniyor. İdman saatini bildiriyor, spor bilgisi veriyor, motive ediyor, takımla kaynaşmasını sağlıyor. Neden ragbi? Kimse ortak paydada buluşamaz ama yaklaşımım şu; yetenekli ve istekli ise, olimpik spor geleceğini etkileyebilecek bir branş. Yeteneği yok ama istekli ise Kartallar ailesinin bir ferdi olmak, bu ailede omuz omuza var olma mücadelesi vermek.
ZE: Oyuncu, antrenör, hakem ve yönetici olarak ragbinin bütün aşamalarında görev aldınız. Kendinizi hangi aşamaya daha yakın hissediyorsunuz? Bu aşamalarda gözlemlediğiniz eksiklikler var mı?
KÇ: Ben sporcu olmayı daha çok seviyorum ama kronik rahatsızlığımdan dolayı aktif sporu bırakmak zorunda kaldım. Antrenörlüğü ise, 2008’den bu yana yapıyorum. Yöneticiliği de 2013 yılından beridir kulüp üzerinden yapıyorum. 2017’den bu zamana kadar da federasyon bünyesinde bulundum. Ben sporu sevdiğim kadar Ay Yıldıza da aşığım. Milli takımımızın ve ülkemizin spor alanında gelişimi için elimden geleni samimiyetle yapmaya çalışıyorum. Bu süreçte, gözlemlediğimiz eksikliklerin üzerine gitmeye çalıştım. Düzeltebildiklerimiz oldu, tepki aldığımız konular oldu. Art niyetsiz dinleyen herkese süreci anlatmaya çalıştık. İşim gereği sistemlerin kişiler üzerine değil, süreçler üzerine kurulması gerekliliğini savunmaktayım. Bunun için de alanında uzman kişilerin yetişmesi gerekmektedir. Bir anda olabilecek bir şey değil. Zamanla bu kişiler yetişecek ve oluşturulan sisteme monte edilecektir. Sistem yaşayacak ve kişiler yetişecek. Formül bu. İstikrar.
ZE: Son sözlerinizle tamamlayabiliriz.
KÇ: Bir gün Türkiye’de ragbi maçları canlı yayında yayınlanacak, sporcular para kazanmaya başlayacak, kanallarda ragbi tartışılan programlar olacak. Bu hayal gerçekleştiğinde, evinizde oturup televizyonda yetiştirdiğiniz bir sporcuyu izlerken, aklınıza gelecek en güzel şey anıları olacaktır. Ragbinin gizli kahramanları, emekçileri iyi ki varsınız…
Röportajımızın ikinci bölümünde, Selçuk Kartallar Kadın Takımı ve U18 Kadın Takımı kaptanlarını tanıyarak, onların düşüncelerini de öğreneceksiniz.
ZAFER ERAY(ZE): Okuyucularımız için kendinizi tanıtıp, ragbiyle tanışma hikâyenizi anlatır mısınız?
RUKİYE BOYALI (RB): Merhaba, ben Selçuk Kartallar U18 Takım Kaptanı Rukiye. 19 yaşındayım. 2 senedir de bu takımdayım. Ragbiyle tanışma hikâyem, antrenörüm Elif Makal Ermut sayesindedir. Eskiden milli güreşçi olan antrenörüm, ablamların milli takım kampından arkadaşlarıydı. Konya’da ilk defa U18 Kadın Ragbi Takımı kurulacağı yıl, ablamlar antrenörümün takıma sporcu arayışında olduğunu görüp, beni söylemişler. Bana da ‘Yapmak ister misin?’ diye sordular. ‘Ragbi ne? Acaba yapabilir miyim?’ derken, 2.senemi deviriyorum.
BEGÜM ALICI (BA): Merhaba, Ben Selçuk Kartallar Ragbi kadın takımı kaptanlarından Begüm Alıcı. Selçuk Üniversitesi Beden Eğitimi bölümü son sınıf öğrencisiyim. Üniversiteye başlayana kadar ragbi hakkında pek fazla bilgim yoktu ve bu spor, beni biraz korkutmuştu. Fakat üniversitenin ilk yıllarında çevremde ‘Yapabilirsin, dene. Sende git.’ baskılarıyla ragbiyle tam anlamıyla tanıştım. İyi ki de tanıştım. Gerçi ilk antrenmanımda konum atıldığı halde sahayı bulamayıp, kayıp olmuştum. Ama bu sayede koç ile de tanıştık. O gün, beni başlamadan gönderebilirdi.
ZE:Ragbiye başladıktan sonra hayatlarınızda ne gibi değişiklikler oldu? Takımlarınızdaki arkadaşlık ortamı nasıl? Ragbi üzerine sohbetlerinizden, hedeflerinizden bahseder misiniz?
RB: Senelerdir sporcu olmama rağmen ragbi, aslında çok daha yetenekli olduğumu gösterdi bana. Eski yaşantımdaki halimden daha özgüvenli olmamı sağladı. Ragbi, beni olgunlaştırdı. Daha fazla sorumluluk alabileceğimi ve bunları başarabileceğimi gösterdi. Kaptan olmam da fazlasıyla avantaj tabi ki. Takımımdaki arkadaşlıklarımız sadece saha içinde değil her yerde. Saha içinde nasıl herkes birbirinin eksiğini tamamlıyor, hatasını kapatmaya çalışıyorsa, her yerde birbirimizin arkasını kollarız. Bir aile gibi… Ragbi, genellikle ‘Bu nasıl spor? Bir yeriniz acımıyor mu? Kırılmıyor mu?’ benzeri sorularla çok karşılaştığımız bir spor. Biz bunlardan zevk alıyoruz. Bu yüzden iyi anlaşıyor olabiliriz. Sert kızlar ragbi oynar. Hedeflerim, her sporcunun olduğu gibi olimpiyatlar.. Bunun harici o olimpiyatta idolüm olan profesyonel bir sporcuyla karşı karşıya gelip, final oynamak. Elbet bir gün…
BA:Ragbi ve Selçuk Kartallar bana nasıl aile olunur, nasıl bir değil bütün olunur bunu öğretti. Koskocaman bir aileye sahibim ben. Takımdan ayrılan, ayrılmak zorunda olan arkadaşlarımız bile hala bizdendir. Herkese kalbimiz ve takımımız sonuna kadar açıktır. Bizim takım olarak asıl hedefimiz, bu sporu layığıyla ve hakkını vererek yapmak. Daha sonra herkese yaymak, tanıştırmak, ailemize birey ekleyerek ragbiyi sevdirmek ve tanıtmaktır.
ZE: Kadir Hoca’ya sordum. Sizlerin de cevaplamasını istiyorum. Bir Türk genci neden ragbiye başlasın? Kafasında soru işaretleri bulunanlara yardımcı olalım.
RB: Ragbi, kendinizi bulmanıza yardımcı olacaktır. Ne kadar yetenekli olduğunuzu görmenize, stresinizi en güzel şekilde atmanıza, dış hayatta olan olumsuz şeylerden uzaklaşmanıza, rahatlamanıza, acıya ne kadar dayanıklı olduğunuzu anlamanıza, takım ruhunun ne olduğunu bilmenize, takım arkadaşından nasıl aile olduğunu görmenize ve geleceğinizi şekillendirmenize yardımcı olacaktır.
BA: Öncelikle ragbi, kaba ve zor bir spordur. Bir o kadar da takım oyunu ve takım ruhu ister. Ragbiyi diğer sporlardan ayıran en büyük özellik, centilmenlik ve saygıdır. Sahada her ne kadar takımlar rakip olsa da maç sonu herkes güle oynaya eğlenir. Ragbi sizi korkutmasın. Girince alışıyorsunuz, kafanızda bulunulan bütün soru işaretlerini cevaplarız. Biz çok sevdik, siz daha çok seveceksiniz.
ZE: Son sözlerinizle tamamlayabiliriz.
RB: Bu spor dalını ve bu takımı seçtiğim için hiç pişman değilim. İyi ki bu takımın bir parçasıyım. İyi ki takım arkadaşlarımın kaptanı, antrenörlerimin sporcusuyum. İyi ki SELÇUK KARTALLAR. Verilen her emeğe binlerce teşekkürler. Elimden gelen her şeyi bu takım için yapmaya, geleceğim için daha çok çabalamaya, çalışmaya devam edeceğim. Kartallar yüksekten uçar. Her zaman daha yükseğe…
BA: Bu sene mezun oluyorum. Bu, beni her ne kadar üzse de arkamı döndüğümde güzel anılar biriktirdiğim ve hala sırtımı yasladığım bir takımım, bir ailem var. Nice Selçuk Kartallı Senelere…