Ragbi Günlükleri 66

Geçtiğimiz hafta sonu, sporseverler için oldukça keyifliydi. Birden fazla branşı aynı hafta sonu izleme şansını yakaladık. 7’li Ragbi Avrupa Trophy Serisi’nin ikinci ayağında millilerimiz, Budapeşte’de ter dökerken; Edirne’de, 660 yıllık tarihi Kırkpınar Er Meydanı’nda altın kemer için pehlivanlar güreşiyordu.Heyecanın başka bir adresi de Londra’ydı. Birbirinden güzel karşılaşmalar izlediğimiz Wimbledon Tenis Turnuvası’nınfinali gündüz saatlerinde oynanırken; gece ise, Euro2020 finaliyle sporseverler futbola doyuyordu.Birini diğerine tercih edemediğimden, hepsine birden bakmaya çalıştım. Bu döngüde, bir de bütünleme sınavlarıma çalışmam gerekiyordu. Neyse ki hepsine yetebildim. Ragbi Günlükleri’nde bu hafta, kadın-erkek 7’li ragbi milli takımlarımızın performanslarını konuşacağız. Hoş geldiniz…

7’li ragbi liglerinin ilk etap müsabakalarının oynanmasının ardından, bu müsabakalardan seçilen oyunculardan oluşan milli takım kamplarımız toplanmış ve çalışmalara başlamıştı. Elimizdeki 10 günlük sürede, Budapeşte’deki müsabakalara hazırlanacaktık. Erkek takımımız Burdur’da, kadınlarımız ise Kızılcahamam’da çalışmalarını tamamladılar. Avrupa Trophy Serisi’nin ilk ayağının aksine, kadın takımımız hazırlıklarını antrenör JuanMendia gözetiminde gerçekleştirdi.

Avrupa Trophy Serisi’nin ikinci ayağı, 9-10 Temmuz kadınlar; 10-11 Temmuz erkekler olarak planlanmıştı. Cuma günü başlayan maçları için perşembe gününden Budapeşte’ye varan kadın milli takımımızın kadrosu Elif Çınar, Ecem Narlıdere, Esen Gül, Gamze Aksoy, Gülnur Sak, Hülya Taşçı, Meryem Şavk, Mihriban Dilmaç, Nazlıcan Erdoğan, Nermin Cem, Şura Alış ve Tuğçe Akkuşisimlerinden oluşuyordu. Erkek takım koçumuz CherokeeSylvainNgue ise, bu ayak için Yasin Bakar, Alperen Kaya, Bedirhan Aktaş, Ceyhun Öksüz, İsmail Danışmaz, Çağdaş Çiçek, Kerim Cömert, Eyüp Ensar Daş, Burak Özkan, Burak Balmuk, Furkan Keskin, Barbaros Yavuz Çakıroğlu isimlerini tercih etmişti. Rugby Europe tarafından açıklanan turnuvanın gruplarında kadınlarımız,  B grubunda İsveç, Ukrayna, Danimarka ve Gürcistan ile mücadele ederken; erkeklerimiz ise yine B grubunda Ukrayna, İsveç, Lüksemburg karşısına çıktı.

216791809 3800443860095691 1769571143395003751 n - Edirne Ahval GazetesiTurnuva hakkında konuşmaya kadın takımımızdan başlayalım istiyorum. Cuma günkü fikstüründe dört maçı görünen kadınlarımız, ilk performanslarını İsveç karşısında saat 12.06’da gösterdiler. İlk ayak müsabakalarında, başlama vuruşundan itibaren hatalar yapan, topa sahip olamayan Türkiye’nin aksine İsveç karşısında top çeviren ve rakip savunmada boşluk arayan bir takım vardı. Topla oynamasına rağmen takımımız, bir türlü mesafe kat edemiyordu. Ekranları başındaki bizlerin sesini duyan Nazlıcan, önündeki alanı kullanarak topu yarı sahaya kadar taşıdı. Sonrasında gelen bir pas hatası topun rakibe geçmesine neden oldu.  İlk yarı genel olarak bizim yarı sahamızda oynansa da takımımız, rakibi karşısında ezilmedi ve iyi mücadele etti. İlk yarının bitimine 20 saniye kala gelen İsveç sayısıyla 7-0 geriye düşüyor ve devreye bu skorla giriyorduk. İkinci yarıda sahaya çıkan Türkiye, ilk yarıdakini aratan bir görüntü çiziyordu. İkinci yarıda oyun yine bizim sahamızda oynanıyordu. Ancak ilk yarıya göre çok daha fazla basit hata yapan bir Türkiye sahadaydı. Basit hatalar sonucu rakibe verdiğimiz her penaltı, bize sayı olarak geriye döndü. Maçın bitiş düdüğü çaldığında skor, 24-0’ı gösteriyordu.

Günün ikinci müsabakasına 16.50’de Gürcistan karşısında çıktık. Grubumuzdaki potansiyel rakiplerimizden olan Gürcistan’ı 12-5 mağlup ederken, ilk galibiyetimizi alıyorduk. Gürcü oyuncuların gördükleri sarı kartlar sonrası sahada eksilmelerini değerlendiren millilerimiz, Gamze Aksoy’un sayısıyla ilk yarıyı önde kapattı. İkinci yarıda bulduğumuz bir başka sayı da bize maçı kazandırıyordu. İkinci sayımız öncesinde, Hülya Taşçı’nın düşerken bakmadan verdiği pasın izleyenlerden alkış aldığını belirtmeliyim.

18.52’deki üçüncü maçımızda rakibimiz, Danimarka idi. Savunmada kendisinden beklenen performansı gösteremeyen Türkiye, ilk yarıyı 19-0 geride kapatıyordu. İkinci yarının başlamasıyla birlikte Danimarka, sayı bulmaya devam etti. Rakibimizin hâkimiyetinde, bizim yarı sahamızda geçen maçı 29-0 kaybediyor ve günün son maçını beklemeye geçiyorduk.

704bcb55dbff84be9643cf6bc6b2276b32cf14a7 - Edirne Ahval GazetesiCuma günkü fikstürün son maçında, saat 20.52’de Ukrayna karşısında sahada olmamıza olumsuz hava şartları izin vermedi. Bu nedenle Rugby Europe, kalan maçları cumartesi gününe erteledi. Cumartesi 09.52’de Ukrayna karşısında sahadaydık. Güçlü rakibimizin oyununa karşılık veremedik ve 42-0’lık skorla sahadan yenik ayrıldık. Turnuva öncesindeki beklentim, Gürcistan karşısında galip gelerek grubu son sırada bitirmemek ve hiç değilse en iyi beşinci olabilmek için sıralama maçları oynamak yönündeydi. Beklediğim gibi Gürcistan karşısında kazandık. Ancak grubumuzun son maçında karşılaştığımız sürpriz, bizleri hayal kırıklığına uğrattı. Bizim yendiğimiz Gürcistan, yenildiğimiz Danimarka karşısında kazanınca grubun dengeleri değişti ve üç takımın puanları eşitlendi. En kötü averaja sahip olduğumuz için grup sonuncusu olarak 9.luk maçına çıkmak zorunda kaldık. 

Kadınlar turnuvasının final günündeki ikinci maçımızı, yani sıralamamızı belirleyecek olan maçı Moldova ile saat 17.42’de oynadık. Budapeşte’deki en rahat oyunumuzu bu karşılaşmada sergiledik. Maçın ilk dakikasından itibaren üst üste sayılar bularak 41-0 gibi farklı bir skora ulaştık ve Avrupa Trophy Serisi’nin ikinci ayağını 9., turnuvanın genelini ise 8. sırada  tamamlayarak ligde kalmayı başardık. Şura Alış ve Gamze Aksoy, takımımız adına güzel sayılara imza attılar. Zagrep’te olduğu gibi Budapeşte’de de öne çıkan oyuncularımız olduklarını söyleyebilirim.

Kadınlarımızın oyunu hakkında kendimce bir değerlendirme yapmak istiyorum. Avrupa’nın ikinci seviyesinde ragbi oynayan bir takıma göre oldukça fazla basit hatalar yapıyor ve topu kaybediyoruz. Bu hatalarla rakiplerimize çok fazla penaltı verdik ve bu penaltıların dönüşü rakiplerimizin hanesine skor olarak yansıdı. Gördüğüm kadarıyla oyun planımızda offload önemli bir yer tutuyormuş. Ragbide offload ve destek koşularının çok önemli olduğunu kabul ediyorum. Ancak benim itirazım, her pozisyonda offload yapılmaya çalışılmasına. Yaptıklarımız offloadtan ziyade topu fırlatmaya benzeyen hareketlerdi. Bu da bize top kayıplarına, alan kayıplarına ve organizasyon dışına çıkılmasına sebep oldu. Topun sürekli canlı kalması hem oyunun hızını kontrol etmemizi engelledi hem de bizi yordu. Ruck seçeneğini daha fazla düşünebilirdik. Ruck ile oyun hızını kontrol edebilir, organizasyonumuzu kaybettiğimizde yeniden organize olacak zamanı kazanabilir, çekeceğimiz offside çizgisi ile rakip baskısı karşısında rahatlayabilir ve bu kadar koşup yorulmak durumunda kalmayabilirdik. Savunmada yaptığımız rakip paylaşım hataları da canımızı yaktı. Oyuncularının, rakiplerini eliyle göstererek ‘‘bu bende, şu sende’’ şeklinde konuşmaları savunma yaparken hayati öneme sahiptir. Ayrıca rakibimizi iç omuzunda takip etmediğimiz için hem oyunlarını bir alana sıkıştıramadık hem sidestep yedik hem de tackle kaçırdık. Hattan öne çıkıp, topu kovalayışlarımızı da unutmayalım. Türk sporcuların yaptıkları en temel hatalardan birisi de sadece toplu oyuncuyu izlemek oluyor. Aslında oyunun esas kısmı topsuz alanda oynanıyor. Topsuz rakiplerinizin yaptığı koşuları takip etmezseniz, savunmada çok sıkıntı yaşarsınız.Lineout, scrum ve penaltı taktikleri geliştirmeliyiz. 7’li ragbide scrum durumunun en çok sayı bulunan pozisyonlar olduğunu unutmamalıyız.  Kadınlarımızın oyunu üzerine son değinmek istediğim konu, oyun içerisinde yapılan kickler. Yapılan bu kickler taktik gereği mi bilmiyorum. Ancak yapılış şeklinden yaptığım çıkarım, bireysel inisiyatif alındığı yönünde. Yarı sahamızda yediğimiz baskılarda, oyuncuların inisiyatif alarak yaptıkları kicklerin dönüşü bize pahalıya mal oldu. Bu tarz kickler yapılacaksa, bir plan dâhilinde yapılmasını ve antrenmanlarda üzerine çalışılması gerektiğini düşünüyorum.

Gelelim erkek takımımıza… Cuma günü Budapeşte’ye vardığımızda, ilk ayak maçlarının kadrosundan farklı olarak 7 yeni oyuncu bulunuyordu kafilemizde. İlk ayakta yaşanan kötü tecrübeyi bir nebze de olsa telafi edebilmek için koçumuz Cherokee, yeni kan takviyesi yapmıştı. Gün, bizim için saat 11.44’de Ukrayna karşısında başladı. Maçın başlama vuruşunu yapan Ukrayna, o top dâhil bütün topları alarak oyunu baştan sona domine etti. Topla her buluşmaları sayıyla sonuçlandı. Savunmadaki iletişimsizliğimiz, rakibi iç omuzda takip etmemekten ötürü ters ayakta yakalanışlarımız, tackle ve adam kaçırışlarımız bize pahalıya patladı ve ilk maçımızı 64-5 gibi feci bir skorla kaybettik. Rakibimizin fizik ve oyun kalitesi karşısında ezildiğimizi söyleyebilirim. Bizim adımıza maçtaki tek olumlu hareket, ilk yarının sonunda güzel destek koşularıyla Alperen Kaya’dan bulduğumuz sayı oldu.

Saat 16.36’daki ikinci maçımızda, İsveç karşısında galibiyet aradık. Rakibin vuruşunu karşılayarak başladığımız maçta, 30 saniye geçmişken oyuncumuzun kenardan dışarı atılmasıyla topu kaybettik. 2. dakika içerisinde gelen İsveç sayısında, Alperen’in savunmadaki adam paylaşma hatası rakibimize yardımcı oldu. İlk yarının iki takım için dengeli gittiğini söyleyebilirim. İlk yarının son saniyelerinde Türkiye’nin de sayı bulmasıyla, devreye 5-5’lik eşitlikle gidildi. İkinci yarı başladığında iki takım arasındaki denge ta ki Alperen Kaya’nın sarı kart görüp, takımı iki dakika boyunca 6 kişi bırakmasına kadar sürdü. Sahada altı kişi kaldığımız süre boyunca iki sayı yiyen millilerimiz, maçın kalan kısmında çabalasa da eşitliği sağlayamadı ve maçtan 15-5 yenik ayrıldı. Bu maçta, beni yenilgiden çok rahatsız eden takımın ağabeyi konumundaki tecrübeli sporcuların, henüz ilk büyükler turnuvasını oynayan, Türk ragbisinin geleceği görülen gençleri azarlamaları, hakaret kabul edebileceğimiz ‘‘kapa çeneni’’ gibi söylemlerde bulunmaları oldu. Türkiye’nin kaptan sıfatıyla sahaya sürdüğü oyunculara dikkat etmesi gerekiyor.

Günün son karşılaşmasını saat 20.06’da Lüksemburg ile oynayan takımımız, turnuvadaki makûs talihini aşamadı ve maçtan 29-5 mağlup ayrıldı. 4. dakika içerisinde ilk sayısını yiyen Türkiye,  devreye yaklaşırken bir sayı daha yiyerek 12-0 geriye düşüyordu. İlk yarının bu skorla biteceğini düşünürken, Burak Özkan’ın sayısı skor tabelasını 12-5’e getiriyordu. İkinci yarıda vitesi biraz daha arttıran Lüksemburg, bulduğu sayılarla farkı oluşturdu ve maçı kazandı.

Pazar günü erkekler için sıralamaların belli olacağı gündü. Grup sonuncusu olarak geldiğimiz turnuvanın son gününde ilk rakibimiz, grubumuzda da karşılaştığımız Lüksemburg’tu. Saat 14.00’da sağanak yağışlı bir havada oynanan müsabaka, Türkiye adına yine korkunçtu. Önceki maçlarda yaşadığımız hayal kırıklığını burada da yaşadık. Ragbi adına hiçbir şey sahaya koyamazken; bizim için alkışlanacak tek hareket, genç oyuncularımızdan Eyüp Ensar Daş’ın ilk yarı sonunda yaptığı trysave(sayıyı engelledi) idi. Maç esnasında yedek kulübemiz ekrana geldiğinde gördüğüm, turnuvayı kafada bitirmişliğimiz oldu.  Son düdük çaldığında skor tabelası 48-0’ı gösteriyordu. Turnuvanın bizim için son maçı, saat 17.00’da Hırvatistan’la oynadığımız 11.lik maçı oldu. Maalesef maç üzerine söylenecek hiçbir şey yok. 36-5’lik skorla kaybedip, genel klasmanda 12. ve son sırada yer alarak ilk defa mücadele ettiğimiz Avrupa Trophy Serisi’nden bir alt lige düştük.

Avrupa’nın ikinci seviyesinde ragbi oynayan bir takımın, en temel el becerilerinde (handlingskills) bile sorun yaşayıp, bu kadar hata yapması kabul edilemez. Varın oyunun diğer bölümlerindeki halimizi siz düşünün. Bu karanlık tablodan olumlu ne çıkarabilirim diye düşündüğüm de aklıma, ilk defa büyükler turnuvası gören gençlerimize tecrübe kazandırmış olduğumuz geliyor. Bütün gençlerimizi, özellikle de Eyüp Ensar Daş’ı tebrik ediyorum. Daha çok çalışarak kendilerini geliştirmelerini temenni ediyorum.

Pandemi sebebiyle ragbiye verilen bir yıllık ara, tabii ki oyunumuzdan, fiziğimizden götürecekti. Bu beklenen ve kabul edilebilecek bir durum. Ancak aynı durumu, turnuvadaki rakiplerimizde yaşadılar. Onlarda belli bir süre bizim gibi ragbiye ara vermek durumunda kaldılar. Hafta sonu oynanan maçlara baktığımızda, özellikle Çekya, Belçika, Ukrayna gibi takımların sahaya çok doğru bir oyun koyduklarını görüyoruz. Aranın getirdiği dezavantajları silmiş gözüküyordu takımlar. Peki, biz ne yapabilirdik? Turnuvaların oynanacağının belli olduğu veya o ihtimalin belirdiği andan itibaren, önceki yıllardan belirlediğimiz oyuncu havuzuyla çalışmalara başlayabilirdik. Turnuvaya son 15 günde hazırlanmak yerine, bu kampların sayısını arttırıp hazırlığımızı daha uzun vadeye yayabilirdik. Günümüzde birçok şehirde, spor il müdürlüklerinde çalışan belgeli ragbi antrenörleri mevcut. Oyuncu arkadaşlara verilecek özel programlar, bu antrenörlerimiz aracılığıyla denetlenebilir, çalışmalar sağlanabilirdi. Yetenekli gençlerimizin tecrübeli oyuncularla harmanlanıp turnuvalarda yer almasını doğru buluyorum. Ancak tecrübeli oyuncu seçiminde hata yaptığımızı, bu gençlere liderlik yapacak kişinin Yasin Bakar olmadığına inanıyorum. Merak ettiğim bir başka konu daha var. Maçtan sonra, koçumuz Cherokee ile oyunun kritiğini yapabilecek, eksiklerimizi görebilecek, oyun üzerine Koç’a fikir verebilecek birisi teknik heyette var mı? Bu sorunun cevabını çok merak ediyorum. 7’li ragbide içine düştüğümüz bu durumun kritiği yapılmalı, birileri sorumluluğu almalı ve bedeli neyse ödemeli.

Yazıyı bitirirken kadınlarda Ukrayna, erkeklerde ise Çekya’nın Avrupa Trophy Serisi’nde birinci olduğunu söylemeliyim. Rugby Europe TV de bizlere maç yayınlarını çok güzel bir şekilde ulaştırdı. Farklı çekim açıları, spiker anlatımı, maç sonu röportajlarıyla profesyonel bir hava yakalanmıştı. Benzer uygulamaları, Türkiye ragbi liglerinde de bekliyoruz.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu