Ragbi Günlükleri 67
Türkiye’de son yıllarda kurulan U18 takımlarıyla birlikte gençlerimiz, ragbinin içerisinde daha fazla yer almaya başladılar. Türkiye Ragbi Federasyonu bünyesinde başlayan U18 kadın-erkek ligleri, çekişmeli müsabakalara sahne olmasının yanında gençlerimizin süre alarak, oyunu oynayarak öğrenebildikleri çok önemli organizasyonlar. Ulusal olarak büyüyen bu rekabet, artık uluslararası alana da taşınıyor. Daha önce U18 erkek takımımızla bir kez katıldığımız U18 Avrupa Trophy’sinde, kadın takımımızla da temsil edilmeye başladık. 16-17 Temmuz tarihlerinde, Polonya’nın Gdanks şehrinde düzenlenen U18 Kadınlar Avrupa Trophy’sinden haberler getirdim sizlere.
Türkiye, Polonya, Almanya, Macaristan, Letonya, Litvanya ve İsveç’ten oluşan 2021 U18 Kadınlar Avrupa Trophy’si, tek devre lig usulü olarak oynandı. Turnuvanın ilk günü olan 16 Temmuz’da dört maç yapan takımlar, 17 Temmuz’da iki maç daha oynayarak sıralamalarını belirlediler. Türkiye’nin turnuva karnesine bakalım.
Millilerimiz hazırlıklarını, antrenör Nurbanu Yörübulut gözetiminde Kızılcahamam’da gerçekleştirdiler. Teknik direktörlüğünü Yiğitcan Gürşen’in üstlendiği, Gdansk’ta ülkemizi temsil edecek kafilemiz Asude Yılmaz, Gamze Güleç, Nurten Öney, Gurbet Turan, Beyza Dağ, Şefika Nur Önel, Ayşenur Yılmaz, Hilal Gündüz, Tuğçe Ersoy, Ebrar Bilge Yalçınkaya, Hilal Doguz ve Ayça Akçınar isimlerinden oluşuyordu.
Takımımız için gün, saat 11.52’de Polonya maçı ile başladı. Avrupa Trophy maceramızdaki ilk maçımızın Polonya gibi güçlü bir takıma karşı olması bizim için bir dezavantajdı. Avrupa seviyesinde bir maça çıkıyor olmanın getirdiği heyecanın yanında, ilk defa uluslararası bir müsabakada temsil gerçekleştirmenin gerginliğiyle maç, bizim adımıza pek de parlak geçmedi. Turnuvalardaki ilk maçlar her zaman zordur ve bizde bu durumu yaşadık. Başından sonuna kadar Polonya’nın hakimiyetinde geçen maçı, 46-0 kaybettik. Hücumda, doğru yerleşim ve paslaşmalarla savunmamızda boşluklar bulan Polonya, topun bizde olduğu anlarda da yaptığı baskılı savunma ile hata yapmamıza neden oldu. Polonya’nın 10 numaralı oyuncusu Julia Druzgala, performansıyla sahada öne çıkıyordu.
Günün ikinci karşılaşması, bir başka güçlü rakip Almanya’ya karşıydı. 13.45’te başlayan maçta, yine umduğumuzu bulamıyorduk. Oyuna hızlı başlayan Almanya, ilk dakika içerisinde bulduğu sayı ile öne geçti. İlk yarının geri kalan kısmında da sayılarına devam eden rakibimiz, ilk yarıyı 26-0 önde kapatıyordu. İlk yarıda çok fazla kural dışı tackle yapmamızdan ötürü, 7. dakika içerisinde oyuncularımızdan birisi kırmızı kart gördü ve maçın kalanının 6 kişi oynamak zorunda kaldık. İkinci yarıda da Almanya sayılarına devam ederken, maçın sonunda bizim adımıza ilk sayı Ayça Akçınar’dan geliyor ve maç, 36-5 Almanya üstünlüğüyle sonuçlanıyordu. Topun bizde olduğu anlarda, pas merdivenini kuramadığımız gibi mesafe kat ederek de paslaşmadık. Oyuncularımızın topu koşarak almamaları, rakip karşısında üstünlük kazanmalarına da engel oldu. Kaybettiğimiz rucklarımız, oyunumuza devam etmemize izin vermezken, rakibimiz yaptığı etkili ‘‘surata kadar yükselme’’ savunmasıyla ya toplu oyuncumuzu yere indirdi ya da pas arası yaparak top kazandı. Bu gibi baskılı savunmalarda, rakibini ekarte edip savunma hattını kırmak büyük avantaj sağlıyor.
İlk iki maçımızı kaybettikten sonra bu kez rakibimiz İsveç’ti. 16.44’te başlayan maçta, ilk sayıyı bulup öne geçen milli takımımız oluyordu. Bilge Yalçınkaya’nın akıllı sayısı skoru 5-0’a getirdi. 4. dakika içerisinde güzel bir savunma yapıp topu kazandık. Ancak kendi scrumımızı kaybetmemiz, skor tabelasını 5-5 yapıyordu. İlk yarının bitiminde gelen İsveç sayısıyla devreye gidildi:10-5. İkinci yarıda daha istekli bir görüntü çizen takımımız önce Bilge Yalçınkaya, sonra Gamze Güleç’in sayılarıyla skoru lehine çevirmeyi başardı ve maçı 15-10 kazandı. Maçın sonunda kart görüp 6 kişi kalmamıza rağmen kazanmak, bizleri ayrıca mutlu etti.
Günün son maçında rakip Macaristan, parola galibiyetti. Kızlarımız top çeviriyor, ruck kuruyor, oyun oynuyorlardı. Savunmada daha derli toplu gözüken takımımız, yaptığı hatalı rakip paylaşımı ile ilk sayısını 6. dakika içerisinde yiyordu. Turnuvadaki kart görme kâbusumuz bu maçta da devam etti. Sahada 6 kişi kalmamızı değerlendiren Macarlar, 12-0’lık skorla ilk yarıyı önde kapattılar. İkinci yarı başladığında, hala 6 kişi oynamamız gereken bir süre vardı. Bu anlardaki avantajını kullanan rakibimiz, skoru 19-0’a getirdi. Maçın kalanında bir sayı daha bulup, 26-0’la kazanan taraf oldular. İlk günün özeti, 1 galibiyet ve 3 mağlubiyet olarak kayıtlara geçti.
İkinci günün ilk rakibi Letonya ile saat 13.00’da karşılaştık. 3. dakika içerisinde oyuncumuz bir şanssızlık yaşayarak sayı alanını karıştırdı ve top rakibimize geçti. Devamında, rakibin scrumını kazanıyor ve ilk sayımızı yapıyorduk:5-0. İlk yarının sonunda Ayça Akçınar, orta sahada buluştuğu topla güzel bir koşu yapıyor ve devreye 10-0 önde gitmemizi sağlıyordu. İlk yarıda oyunun hâkimi olmamıza rağmen yine çok fazla penaltıya sebebiyet verdik ve gördüğümüz sarı kartla 6 kişi oynamak durumunda kaldık. İkinci yarıda güzel oyunumuz devam ediyor, savunmamızla Letonya’yı zorluyorduk. İyi top çevirip, destek koşuları yaptığımız bir pozisyon sonrası sayı alanına rahatça giren oyuncumuz, topu takla atarak yere koymaya çalışınca knockon(topu elinden düşürdü) yaptı ve top rakibe geçmiş oldu. O ana kadar hissettiğim takdir duygusu yerini hayal kırıklığına bıraktı. Skor ne olursa olsun ragbide asla böyle ciddiyetsiz bir hareket yapmamalısınız ki skorda da çok küçük bir farkla öndeydik. Bu tarz hareketlere girmememizin esas nedeni ise, ragbinin beş temel erdeminden biri olan oyuna ve rakibe duyduğumuz saygıdır. Maçın devamında Ayşenur Yılmaz ile bir sayı daha bularak 15-0 galip gelmeyi başardık.
Turnuvanın son maçı, nispeten diğer maçlara göre daha kolay geçeceğini düşündüğüm Litvanya’ya karşıydı. Beklentimin aksine sahada direnç gösteren, millilerimizi zorlayan bir Litvanya vardı. Maçta ilk sayıyı bulan da rakibimiz oluyor, millilerimiz Ayça Akçınar ile karşılık veriyordu. İlk yarının sonunda, rakibin 5 kişi kalmasını değerlendiren takımımız, Nurten Öney ile sayı buluyor ve devreye 12-7 üstün giriyordu. İkinci yarının başında, rakibimizin üst üste iki sayı bularak skorda 17-12 öne geçmesiyle moralimiz bozulurken, son anlarda gelen Tuğçe Ersoy’un sayısıyla (penaltı try) maçı 19-17 kazanıyorduk. Maç sonunda büyük sevinç yaşayan millilerimiz, turnuvayı üç galibiyet ve üç mağlubiyet ile 4. sırada tamamladılar. Polonya, bütün maçlarını kazanarak turnuvayı domine eden takım olmayı başardı.
Turnuvayı takımımız adına değerlendirmek gerekirse, ilk kez katıldığımız bir turnuvada aldığımız sonuç kesinlikle kötü değil. Milli takımımızın yetenekli gençlerden oluştuğunu söyleyebilirim. Ancak üzerine gidip, halletmemiz gereken eksiklerimiz var. Bence ilk yapmamız gereken, oyuncularımızın kural ve oyun bilgilerini geliştirmek olmalı. Tahta başında, görüntü destekli eğitimlere önem vermeliyiz. Oynadıkları maçları tekrar tekrar izlemeli ve hatalarını görmeliler. Savunmada yaptığımız rakip paylaşımları üzerine çalışmalıyız. Temel savunma prrensibi olan iç omuzda takibi mutlaka çalıştırmalıyız. Büyük yaş takımlarımızda gördüğümüz tutma ve çekme tacklelarının aksine gençlerimiz, darbeli tacklelar yapıyorlar. Bu konuda kendilerini tebrik ediyorum. Turnuvada çok fazla kart gördüğümüzü söylemeliyim. Litvanya maçı hariç, her maçta kart gördük. Eksik kaldığımız anlarda sayılar yedik ve çok fazla efor sarf ettik. Üzerine çalışmamız gereken bir sorun bizim için. Topun bizde olduğu anlarda, kurduğumuz rucklarımızı kaybetmek oyunumuzun devamı açısından bizleri oldukça zorladı. Özellikle Almanya maçında bu durumu çok fazla yaşadık. Rucklarımıza ya geç kaldık topu çaldırdık ya da yere düştükten sonra topu sunamadığımız için penaltı yedik. Son olarak değinmek istediğim nokta ise, scrumlarımız. Fizikli oyuncularla scruma girmemize rağmen, neredeyse bütün scrumlarda zorlandık ve kaybettik. Oyuncularımızın scrum girişlerinde sıkıntı olduğunu düşünüyorum. Dizden kırıp eğilmek yerine belden eğiliyorlar ve hiç bacaklarını kullanmıyorlar. Bu şekildeki scrum girişleri, ileride bel ve boyun sakatlıklarına yol açabilir.
Yetenekli oyunculardan oluştuğunu düşündüğüm U18 kadın ragbi milli takımımızın, doğru bir planlama ve gelişim ile A takıma oyuncular kazandıracaktır. Oynarken öğrenmeye devam edeceğiz.
Yazının son bölümünde, takımımızın başında turnuvaya giden antrenörlerimiz Nurbanu YÖRÜBULUT ve Yiğitcan GÜRŞEN’le soru-cevap gerçekleştirdik. Kendilerine katılımları için teşekkür ediyorum.
ZAFER ERAY(ZE): Oyuncu seçimlerinden başlayarak, turnuvaya hazırlık sürecinizi öğrenebilir miyiz? Çalışmalarınızda özellikle üzerinde durduğunuz noktalar neler oldu?
NURBANU YÖRÜBULUT(NY): Öncelikle bu röportaj için Edirne Ahval Gazetesi’ne ve bizimle irtibata geçtiğin için sana teşekkür etmek istiyorum. Oyuncu seçimleri bilindiği gibi U18 şampiyona ilk ayakta oynanan maçlar üzerinden, performans değerlendirmesine göre ayrı ayrı puanlamalarla oldu ve toplamda en yüksek puanı alan ilk 15 sporcu kampa davet edildi. 15 sporcu belli olduktan sonra turnuvaya hazırlık için gerçekten 8 gün gibi çok az bir zamanımız vardı ve elimizden geldiğince verimli olmaya çalıştığımızı düşünüyorum. Hazırlık aşaması ağırlık olarak takımın birbirine adapte olması ve maçta neler yapıp neler yapmayacakları ile ilgiliydi. İzleyenlerin sık sık duymuş olduğu “kırmızı” ve “beyaz” oyunlarımız vardı. Kısa zamanda çalışılan oyunlarımızın yapıldığını/yapılmaya çalışıldığını görmek bile bizi çok mutlu etti.
ZE: U18 Kadınlar Trophy’e ülke olarak ilk kez katıldık. Turnuvadaki ilk maçımız, güçlü rakiplerden Polonya’ya karşıydı. Kızların maç öncesindeki hislerinden bahseder misiniz? Siz, onlara neler söylediniz?
NY: U18 erkekler olarak bu yolda bir adım atılmıştı. Fakat kadınlarda ilk kez bu sene katılım olduğu için hepimizde inanılmaz bir gurur ve heyecan vardı. Turnuvanın ilk günü 4 maçımız vardı ve oynayacakları ilk iki maç, favori ülkelerdi. Buna rağmen hiçbir zaman yenilgi veya psikolojik olarak, -1 olarak sahaya çıkmadık. Evet, karşıda güçlü rakip olduğunu biliyorlardı ama kendi yeteneklerinin de farkında olan bir takım vardı. Maçlardan önce hangi sporcumun yüzüne baksam, sonuna kadar savaşacaklarını biliyordum. Maç öncesi, Türkiye’de spora yeni başlayan, yenilgilerden hevesi kırılan veya spor yapması engellenen kadınlar için savaşacağımızı; bu turnuvaya ilk kez katıldığımızı ve oynadığımız oyunun, ay yıldızın gücünün, takım ruhunun güzelliğini sahaya yansıtmanın ne kadar önemli olduğu konusu her zaman geçmiştir.
ZE:Turnuva boyunca takımımız çok fazla kart gördü. Maçları 6 kişiyle götürmek zorunda kaldığımız anlarda hem çok fazla efor sarf ettik hem de sayılar yedik. Bu kadar fazla kart görmeyi neye bağlıyorsunuz? Maçlardan sonra bu durumu oyuncularla konuşabildiniz mi?
YİĞİTCAN GÜRŞEN(YG): Oluşturulan takım 18 yaşında olmasıyla birlikte ilk defa kurulduğu için, diğer takımlara göre maç tecrübesi olmadığının farkındaydık. Takımımızla hazırlık sürecinde, sık sık antrenmanı durdurup kurallar ve sinyaller üzerine çalıştık. Çünkü biliyorduk ki uluslararası organizasyonlar da hakemler neredeyse hiç taviz vermemekte. Aslında kızlarımız kural bilmemesinden değil daha çok, hakemin hızlı karar verip rakiplerin reaksiyonlarının hızlı olmasından dolayı kart gördüler. Buna örnek, penaltı verildikten sonra hızlı oyun ile offside çizgisini aşmaktan aldığımız sarı kartlar şeklinde örnek verebilirim. Sonrasında ise bütün kadın takımına verdiğimiz ödev gibi maçları izledikten sonra tekrar bir araya gelip zoom veya başka platformdan turnuvayı, kuralları tartışıyor olacağız.
ZE: Hazırlık sürecinde çalıştıklarınızı ne kadar sahaya yansıtabildiğinizi düşünüyorsunuz? Turnuvadaki performansınızı genel olarak değerlendirmenizi istiyorum. Neleri daha iyi yapabilirdik? Hangi yönlerimizi geliştirmeliyiz?
NY: Hazırlık sürecinde 3-4 tane taktiksel oyun denedik. Çok güzel gidiyordu fakat turnuvada, maç anında tam oturmadığını fark ettim. Bunun sebebi, dediğim gibi çok az bir çalışma olabilir, turnuva heyecanı olabilir, daha birçok etken olabilir. İlk maçlarda bu, daha çok belliydi ama sonraki maçlarda daha sakin kalıp oyunu ilerletmeye yönelik çalışmalar yaptık. Oyun kuralları açısından çok geride kaldığımızı düşünüyorum. Daha çok bunlara çalışmalıyız. Yurtdışında işler nasıl oluyor, hakemler nasıl karar veriyor bunların hepsini tek tek kamp sürecinde anlattım. Ama yine de bu konuda yetersiz kaldık ve bu durum sürekli topu kaybetmemize sebep oldu. Oyunu daha hızlı oynamaya, kurallara daha hâkim olmaya çalışırsak daha da başarılı olacağımıza inanıyorum. Turnuva geneline baktığımızda, performansımız azımsanmayacak kadar iyiydi diye düşünüyorum. İlk iki maçımız sağlam rakiplerle olup, üst üste sporcuları çok yıpratmasaydı ve sakatlıklarımız daha az olsaydı şu an belki de derece yapmış bir milli takım olarak röportaj verebilirdik ama bu sonuç başlangıç için iyi diyebiliriz. Her zaman daha iyisi için çalışmalar devam edecek.
ZE: U18 Kadınlar Avrupa Trophy’sinde Türkiye’nin geleceği nasıl planlanmalı?
YG: Aslında kadınlarımız hem bu başarısı ile hem de verilen mücadeleyle birlikte neler başarabileceklerini çok iyi gösterdiler. Bizim turnuva boyu en büyük motive kaynağımız, “siz burada bir şeyler yapacaksınız ki sizden sonrakileri ışığınızda parlatacaksınız” şeklinde oldu. Bunu bir şekilde başardık. Bundan sonra olması gereken, turnuva ve maç sayılarının arttırılmasıdır. Bu organizasyona gelen takımlar, yılda en az 3-4 turnuva ve kamp yaptıktan sonra milli takım maçlarını yapıyorlar. Bizde ise yılda 3, hazırlıklar ile en fazla 7-8 maç oluyor maalesef ki. Covidpandemisi bütün dünyayı etkisi altına aldığından, 2020-2021 sezonlarında olan bu durumu kabul ediyor olsak da umuyoruz ki bundan sonra daha çok turnuva ve kamp yapıyor oluruz.
ZE: Letonya maçının ikinci yarısında, skorda 10-0 öndeyken oyuncularımızdan biri sayıyı takla atarak yapmaya çalıştı ve topu elinden düşürerek knock on yaptı. Bunu görünce saha kenarında ne hissettiniz? Sonrasında bu konuyu oyuncumuzla konuşabildiniz mi? Konuşulduysa, ne söylediğinizi merak ediyorum.
YG: Aslında bu soruyu bekliyordum. Öncelikle, birçok şeyin ilk olduğunu bilmemiz gerekiyor. Oyuncumuz kendi içinde tuttuğu “totem” diyelim, bunu gerçekleştirmek istedi. Başarılı olsaydı kendi içinde “işte yaptım” diyecekti. Fakat istediği gibi sonuçlanmadı. Antrenör kısmında ise, başarılı olsa bile bu yapmış olduğunun yanlış bir davranış olduğu çok net. Hemen sonrası pozisyonda kendini affettirmek için şans verdik ve çıkmadan son enerjisiyle güzel bir tackle gerçekleştirdi. Aslında bazı tecrübelerin acı/üzüntü ile gerçekleşmiş olması bir bakıma iyi. Bundan sonra kendi takımı dahil kimseye de yaptırmayacağına inanıyorum. Maç sonrasında da ona söylediğim gibi hem ragbiye hem de karşı takıma saygısızlık olarak görüyorum bu davranışı. Konuşmamız başarılı geçse de bütün takıma dondurma ısmarlamayacağı anlamına gelmiyor 🙂
ZE: Son olarak, eklemek istediklerinizle tamamlayabiliriz.
NY: Sonuç olarak söylemek istediğimiz şeyler ise, Türk ragbisinin alt seviyede ne kadar geliştiğinin belki de bir kanıtıydı bu katıldığımız turnuva. Bunu devam ettirmek, bundan daha iyi başarılar elde etmek bütün ragbi antrenörlerinin ortak bir görevi olmalı ve bu spora yeni sporcular katarak U18 serüvenini devam ettirmek, Türk ragbisinin geleceği için verimli olur. Belki de bu sporun başarıları, daha fazla sporcuyu çekmeye örnek olacak. +1 takım olsa bile fazladan maç tecrübesi demek oluyor. Bundan sonra atacağımız adımlar hep daha fazla sporcu, daha fazla maç, daha fazla tecrübe ve bunun sonucunda gelen iyi sonuçlar/dereceler olabilir. Biz buna inanıyoruz. Aracılığınızla bazı isimlere teşekkür etmek istiyorum. Kamp sürecinde yardımcı olan Medine DOĞAN: turnuva sürecinde yardımcı olan Elif MAKEL ERMUT ve Kadir ÇETİN hocalarımızla birlikte: sağlık ekibiz, doktorumuz Sayın Emine ÇİFTÇİ ve fizyoterapist Yasemin LEVENT: bize bu imkânı sunan Türkiye Ragbi Federasyonu’na teşekkürlerimizi iletelim.