Ragbi Günlükleri 68
Ragbi Günlükleri’nde bu hafta, Avrupa’da devam eden milli heyecanlara değinmeyi sürdüreceğiz. 24-25 Temmuz hafta sonu, U18 7’li ragbi erkek takımımız Letonya’nın başkenti Riga’da Avrupa Trophy maçlarına çıkarken; Play Ragbi kadın-erkek milli takımlarımız da Moldova’nın başkenti Kişinev’de kumlara ayak basmıştı.
Türk ragbisinin geleceği görülen gençlerimiz, Avrupa’da sahneye çıkmaya devam ediyor. U18 kadın takımımızdan bir hafta sonra, U18 erkek takımımız da ülkemizi Avrupa Trophy’sinde temsil etti. 12 takımın katıldığı turnuvada, dörder takımdan oluşan üç grupta mücadele edildi. A grubunda Lüksemburg, Hırvatistan, Macaristan, Andorra; B grubunda Letonya, İsveç, Türkiye, Moldova; C grubunda İsrail, Ukrayna, Bulgaristan, Avusturya yer alıyordu. Ali Müslüm Him’in teknik direktörlüğünü yaptığı kafilemiz, şu isimlerden oluşuyordu: Lütfü Doğan, Ramazan Tomruk, Alper Güner, Serhat Buğra Nergis, Mehmet Akif Atabaş, Arda Berat Genç, Yavuz Şahin, Yusuf Oğuluk, Yasin Şenol, Muhammed Hamza Çelik, Emre Altay, Ahmet Faruk Can.
24 Temmuz Cumartesi günü ilk maçına, saat 11.06’da İsveç karşısında çıktı millilerimiz. Bu maçı canlı olarak izleyemediğim gibi Rugby Europe’un internet sitesindeki sıkıntıdan dolayı kaydına da ulaşamadım. 17-15 İsveç üstünlüğüyle biten maçı, bir ekstra vuruş sayısıyla kaybetmek, gençlerimizi oldukça üzmüş olmalıdır.
Günün ikinci maçında rakibimiz, Letonya idi. Rakibimizin yaptığı uzun başlama vuruşundan sonra topu kalemize yakın bir alanda karşıladık. Rakip savunmadaki boşluğu iyi değerlendiren Lütfü Doğan, tüm sahayı geçerek maçın başında bizi öne geçiren sayıyı kaydediyordu:5-0. Rakibimizin bu sayıya cevap vermesi uzun sürmeyecek ve 3. dakikanın içinde skorda 5-5’lik eşitlik sağlanacaktı. İlk yarının sonlarında gördüğümüz sarı kart ile 6 kişi kalınca, sahadaki sayısal üstünlüğünü kullanan Letonya, bir sayı daha bularak devreye 12-5 önde girdi. İkinci yarının başında geç atılmış bir tackle sonrası gördüğümüz sarı kart, zaten rahat bir oyun sergileyen Letonya’nın işini daha da kolaylaştırdı. Sayılarına devam ederek, maçı 22-5 kazanmayı başardılar. Maçın hâkimi olarak oyunun hızını ve yönünü kontrol eden Letonya, çapraz koşularla(switch) savunmamızı zorladılar. Millilerimiz ise, güzel başladıkları maçta ilk sarı karta kadar oyunu dengede götürdü. Letonya’ya geçen kontrolle birlikte daha çok savunma yapmak zorunda kalmamız, sürekli koşmamıza ve yorulmamıza neden oldu. Oyunu iyi okuyamadığımız birkaç pozisyonda topu açmayarak muhtemel fırsatları da kaçırmış olduk.
İlk günün son maçında, 17.06’da Moldova karşısına çıkan takımımız, beklediğimiz galibiyeti getiriyordu. Rakibine karşı üstün bir oyun sergileyen gençlerimiz, maç boyunca kontrolü ellerinde tutarak güzel bir galibiyet aldılar: 31-0. Bu farklı galibiyete ulaşırken, rakibimiz Moldova’nın maç boyunca sarı kart görüp, bir kişi eksik oynamasının da işimizi kolaylaştırdığını söylemeliyim. Savunmada yaptığımız birkaç hatayı, sonrasında telafi ederek rakibimize sayı şansı vermedik. 5 metre scrumda kör noktaya yaptığımız koşunun sayı ile sonuçlanması, scrumlar üzerine çalışıldığını gösteriyor. Lütfü Doğan ve Ramazan Tomruk isimli oyuncularımız maçta öne çıksalar da takım olarak iyi oynadığımızı söyleyebilirim.
Turnuvanın ikinci gününde, sıralamaların belli olacağı maçlar oynandı. Çeyrek finaldeki rakibimiz Letonya ile saat 10.22’de karşılaştık. İlk yarıyı 10-0 geride kapatan takımımız, ikinci yarıda da Letonya sayılarına engel olamazken; maçın sonunda skoru belirleyen sayı Ramazan Tomruk’tan geldi: 22-5. Gruplarda oynadığımızın benzeri bir karşılaşma olurken, Letonya yine doğru bir oyun sergiliyordu. Topu güzel çeviriyor, ruck kuruyor, ekstra oyuncularla savunmamıza karşı bir fazla olup avantaj sağlıyordu.
Letonya yenilgisi sonrası ilk dört şansımızı yitirince, 5.lik yarı finalinde Hırvatistan ile karşılaştık. 2. dakika içinde gördüğümüz sarı kartla oyunda 6 kişi kalırken, rakibimiz de kazandığı penaltıyı sayıyı çeviriyor ve 5-0 öne geçiyordu. Skorda eşitliği 4. dakika içinde Lütfü Doğan’la sağlayan millilerimize, Hırvatistan hemen cevap veriyor ve devreye üstün giriyordu: 10-5. İkinci yarıya sayı yiyerek başlamamız moralleri bozarken, 3. dakika içinde bizi oyunda tutan sayı geliyordu. Topu güzel paylaşan takımımız, Mehmet Akif Atabaş’ın sayısıyla skorda rakibine yaklaşıyordu: 15-12. Maçın sonunda galibiyet sayısı için yoğun baskı kursak da istediğimizi alamadık ve kazanabileceğimiz bir maçı kaybettik. Son anlarda üst üste kazandığımız penaltıları değerlendiremedik. 22 metre içindesinde kazandığımız bu penaltılarda, herhangi bir penaltı taktiği uygulamayışımız belki de bize maça mal oldu.
Turnuvadaki son maçımızda, 7. olabilmek için sahadaydık. Gruplarda yenildiğimiz İsveç karşısında bu kez galip gelerek, turnuvayı 7. tamamladık: 21-17. İlk İsveç maçında yaşadığım sıkıntıyı bu maçta da yaşadım maalesef ve karşılaşmayı izleyemedim. Turnuvayı galibiyetle kapamak, gelecek adına motivasyonumuza katkı sağlayacaktır.
Oyunu öğrenme sürecimiz devam ediyor. Gençlerimiz, daha çok çalışarak yeteneklerini geliştirecekler ve A takım seviyesindeki arkadaşlarını zorlayacaklardır. Ragbiyle bizlere göre erken yaşta tanışmanın avantajını ilerleyen yıllarda kesinlikle göreceklerdir. Kendilerine başarılar diliyorum.
Yazının bu bölümünde, takımımızın başında teknik direktör olarak bulunan Ali Müslüm Him’in turnuvaya dair değerlendirmesi okuyacaksınız:
”Öncelikle gelişmekte olan bu sporu konu edindiği ve desteklediği için sonra beni de buna dahil ettiği için ”Edirne Ahval Gazatesi”ne teşekkür ederim. Herkes hemfikirdir ki alt yapı, belkide bütün branşlarda dikkat edilmesi gereken en önemli noktalardan birisidir. Bizim de ekip olarak amacımız, sağlam temeller atmak ve geleceğe miras niteliğinde gençler bırakmaktır. Bu nedenle, gerek kamp dönemi olsun gerek müsabaka dönemi olsun oyuncu seçiminden son ana kadar herşeyiyle bunun için uğraş verdik. Oyuncu seçimi, bütün camianında bildiği üzere yapılan Türkiye Şampiyonası’nda oynanan müsabakalarda, teknik kurulun uygun gördüğü 2.kademe antrenörlük belgesine sahip olan scout ekibinin izlediği ve listelediği oyuncu havuzundan yapılıyor. Bizler de bize sunulan bu oyuncu havuzundan istediğimiz oyun stiline uygun olan sporcuları seçip, milli takım kampına davet ediyoruz. Bu sene ki oyuncu havuzuyla ilgili ufak bir bilgi vermem gerekirse, bize scout ekibi tarafından 50’den fazla sporcu sunuldu. Biz, Engin KÖMÜRCÜ hocamızla beraber bize sunulan listeden habersiz bir şekilde Türkiye şampiyonasında oynanan bütün müsabakaların videolarını çekip oyuncu seçimleri için hazır hale getirdik. Bizim bununla hedeflediğimiz, bize sunulan 50’den fazla sporcunun hepsinin gözleminin en uç noktaya kadar yapılması ve bir seçim yapılacaksa da adil yapılmasıydı. Zaman bakımından kısıtlı bir vaktimiz olduğu için kampa çağırılacak sporcu sayısı 15 ile sınırlandırıldı. Bu da bizim işimizi biraz zorlaştırdı. Elimizdeki bütün maç videolarını sabahlara kadar izledik. Hiçbir sporcuyu atlamadık. Sunulan her sporcu kendine özgü yeteneklere sahipti ama biz ekip olarak daha akıcı bir oyun istiyorduk ve kendi istediğimiz oyuna uygun gördüğümüz 15 sporcuyu zorlu bir süreçten sonra kampa çağırdık.
Kamp boyunca çoçuklardan istediğimiz en önemli şey, mücadele etmeleriydi. Özellikle üstünde durduğumuz noktalar ise, tackle ve oyun kurallarıydı. Rakiplerimiz bize göre daha cüsselilerdi. Bizde bunun bilincinde olduğumuz için önce mücadeleyi bırakmama sonra da sakatlanma durumunu en aza indirmek için en uygun tackle tekniği üzerinde durduk. Kurallar için hakem desteğiyle ders verdik. Akıcı pas yapabilen, sahada ne yaptığının farkında olan bir takım istedik. Attığı pastan, vurduğu tackledan, koştuğundan emin bir takım. Bize verilen süre içindeki bu 14 gün, bunların her birine değindik ve yapmalarını istedik. Neredeyse elimizde ki 15 sporcunun hepsinin ilk milli takım deneyimiydi bu süreç.

Turnuvaya İsveç maçı ile başladık. Sporcularımız kendinden emin bir şekilde sahaya çıktılar. İlk defa bu düzeyde bir maça çıkıyorlardı. Gayet verimli ve başa baş bir mücadele verdik. Ama yapmamalarını söylediğimiz çoğu kural hatasını, düzeye ayak uydurma çabasına kapılıp tekrarladılar. Bu da bizi, ufak ama önemli bir conversion farkla mağlubiyete taşıdı. Ama herkes hemfikirdir ki verdikleri mücadele taktir edilmelidir. Zaten turnuvanın son maçı olarak rövanşını oynadığımız maçta, kural hatası yapmadan aynı mücadele ile galip gelmeyi de başardık. Yeni bir jenerasyon, hepsi birbirinden değerli 12 sporcu turnuva boyunca kafaları hep dik durdular. Çünkü savaşmadan hiçbir maçı kaybetmediler. 12 takım içerisinden 7. olduk. Ufak tefek hatalarımız olmasaydı, bu takım dereceye gidebilirdi. Dediğim gibi yeni bir jenerasyon ve aldığımız sonuçtan kendi adıma hem biraz üzgün hem de memnunum. Memnunluğumun sebebi, kamp boyunca isteğimiz çoğu şeyi maçlara yansıtmamız. Tackleların güzelliği, mücadelenin maç sonuna kadar skora bakmaksızın sürmesi bizi mutlu etti. Çoğu maçımız kıl payı elimizden kaçtı. Çoğunda son atak bizdeydi ve iyi değerlendiremedik. Belki son atakları iyi değerlendirebilseydik, çoğu maçta mağlup taraf rakiplerimiz olurdu. Ama maçları izleyen herkesin ragbinin ülkemizde ki geleceğinin sağlam olduğunu görmüştür diye düşünüyorum. Bu geleceği daha da sağlamlaştırmak bizim yani bu işle uğraşan antrenörlerin görevi olduğunu düşünüyorum. Kendimde dahil olmak üzere antrenörlerimize tavsiye niteliğinde söylemek istediğim ve ayriyetten de rica ettiğim bazı konulara değinmek isterim. Antrenörlerimizden ilk olarak isteyeceğim konu, lütfen kural kitapçıklarına ulaşsınlar ve kuralları tam olarak öğrenip, gerçek kurallar üzerinden ilerlesinler. Bu konu hakkında hakemlerimizi de eleştirmek isterim. Bu branşta gelişmekte olan bir ülkeyiz ve oyunun akışını sağlamak için bazı kurallarda esnekliğe gidiliyor. Ama artık biraz daha gerçek kurallarla oynanmalı diye düşünüyorum. Aksi durumda milli takımlarda oynanan müsabakalar da tamamen sert ve hiç esnek olmayan kurallar uygulanılıyor. Bu da bocalamaya sürüklüyor. Bence artık gerçek kurallara alışma vaktinin geldiğini düşünüyorum. Örnek olarak da hakemle kaptan dışı konuşan herkes sarı kart alıyor. Aynı zamanda kaptan da uslubunda konuşmazsa o da sarı kart alıyor. Bizim ülkemizde ise sahada konuşmayan, bağırmayan bazı durumlarda küfür dahi içinde olmak üzere göz yumuluyor. Bunlar en uç örnekler ama gerçekten bu kültürü oturtmakta hakemlerimizin üzerine vazife düşüyor. Antrenörlerimize dönecek olursak, ikinci olarak ülkemizde kendim de dahil olmak üzere neredeyse çoğu takım, oyunu bir ya da iki kişiye bağlı olarak oynatıyor. Demek istediğimi anladıklarını düşünüyorum. Bunun yerine bütün takımı oyuna dahil edip, hepsini aynı düzeye getirmeye çalışmalıyız. Kondisyondan artı olarak kesinlikle bir uzmandan yardım alınarak kuvvet antrenmanlarının yapılması gerekiyor. Belki de en önemli noktalardan birisi bu. Çünkü yurtdışıyla aramızdaki en büyük farklardan birisi de kuvvet eksikliği. Bunun yanı sıra genel kondisyon kadar branşa özgü kondisyonların da çalışılmasını tavsiye ediyorum.
Son olarak da şunları eklemek istiyorum: ‘GELECEĞİMİZ GENÇLERİMİZ!’. Sekiz yıldır bu branşın içindeyim. Benim gibi bu branşta yılları geçmiş çoğu sporcu, antrenör bu branşı kara düzende öğrendi. Üniversite de tanıştı ve belki de halen öyle ilerletiyor. Türkiye Ragbi Federasyonu’nu, ragbiyi U18 düzeyine yaydıkları için takdir etmek istiyorum. Şu anki ülke durumunda yaşanan ilerleme ile herşeyi daha bilinçli, aslıyla gençlerimize öğretebiliriz. Bu branşın ilerlemesi, alttan gelen sporcularımızla olacak. Çok konuştuysam af ola bu fırsatı sunduğunuz için tekrardan teşekkür ederim.”
Plaj Ragbi Milli Takımlarımız
Plaj ragbisi; 5’er kişilik takımlarla, 5 dakikalık iki devre halinde oynanan bir disiplin. Sınırsız oyuncu değişikliği hakkı bulunan takımlar, maç boyunca oyuncu değiştirebiliyorlar. Yapılan her sayı, 1 puan olarak değerlendiriliyor.
24-25 Temmuz hafta sonu, Kişinev’in ev sahipliğinde gerçekleşen organizasyonda, kadınlarda 7, erkeklerde ise 6 takım mücadele verdi. Kadın takımımız, A grubunda Moldova ve Hırvatistan’la mücadele ederken; erkek takımımız ise yine A grubunda Moldova ve Romanya karşısında galibiyet aradı.
Kadın takımımız; ilk gün oynadığı Hırvatistan maçını 6-3, Moldova maçını ise 5-4 kaybederek yarı final şansını yitirdi. Turnuvanın ikinci günü, sıralama maçlarıyla geçildi. Letonya ve Bulgaristan’a 6-4’lük skorlarla yenilen ve ikinci günde de aradığını bulamayan Türkiye, turnuvayı galibiyet alamadan son sırada tamamladı. Rusya, finalde Romanya’yı 3-1’le geçerek turnuvayı kazanan kadın takımı oluyordu.
Erkek takımız, ilk günü galibiyetsiz kapattı ve grubunda son sırada yer aldı. Turnuva formatı gereği gruplarını ilk sırada tamamlayan Rusya ve Romanya doğrudan yarı finale yükselirken, kalan takımlarda aralarında çeyrek final müsabakalarını oynadılar. Çeyrek finaldeki rakibimiz Hırvatistan’a 9-6 yenildikten sonra, 5.’lik maçı oynamaya hak kazandık. 5.’lik maçının, turnuvadaki en rahat maçımız olduğunu söyleyebilirim. Bulgaristan’ı 9-2 yenerek, turnuvayı 5. tamamladık. Turnuvanın yarı finalleri sürprizlere sahne oldu. Doğrudan yarı finale yükselen iki takımda, rakipleri karşısında kaybetti. Finalde Moldova’yı 6-5 yenen Hırvatistan, erkeklerde turnuvanın kazananı oluyordu.
Plaj ragbisinin kulüpler düzeyinde de ülkemizde organize edilmesi Türkiye Ragbi Federasyonu’na düşüyor. Avrupa’da bu tarz turnuvalara katılmaya devam edeceksek, ulusal ligimizi kurmalı ve plaj ragbi dinamiklerini öğrenmiş sporcular kazanmalıyız. Yeni sezonlarda takvime eklenecek plaj ragbisi, ülke ragbisine yeni bir renk getirecektir. Yakın gelcekte plaj ragbi liginin kurulması dileğiyle…