Ragbi Günlükleri 83

Osmanlı Hükümdarı I. Murat, Trakya’ya geçer geçmez hemen faaliyetlerine başlamış ve ilk hedef olarak Edirne’yi belirlemişti. Osmanlı, Bizans’ı her sıkıştırdığında İmparator Kantakuzen’e Trakya üzerinden, Balkanlar’dan yardım geliyordu. Osmanlılar gecikmeden buranın askeri önemini anladılar. Gerek Bizans’a Balkanlar’dan gelen yardımı kesmek gerek Balkanlar’a açılma hedefleri doğrultusunda buralar ele geçirilmeliydi. 1362 yılında yapılan Sazlıdere Savaşı’yla birlikte bu amaca ulaşıldı. Bu savaşın sonucunda Bizans’ın Balkanlar’la bağlantısı kesilmiş; Balkanlar’a yapılacak seferler için önemli bir üs kazanılmış; Edirne’den sonra Gümülcine ve Filibe’nin de alınmasıyla Bizans, Bulgar ve Makedonya’daki Sırpların bağlantılarının kesildiği gibi yaklaşan Türk tehlikesi fark edilmiş ve ”Türkler Balkanlar’dan atılmalı!” fikri doğmaya başlamıştır.
Bu fikrin olgunlaşması, 1364 yılında Sırp Sındığı Savaşı’na neden olmuştur. Edirne’nin batısı, Meriç Nehri önünde meydana gelen bu savaşta amaç, Edirne ve Filibe’nin geri alınması ve Balkanlar’daki Türk tehlikesinin büyümeden engellenmesiydi. Türk tarafının kazandığı zafer, Rumeli’de süratle ilerlenmesine vesile oldu.
14. YY’ın dile yansımalarına baktığımızda, Osmanlı Hükümdarları’nın da Anadolu Beyleri gibi milli lisana önem verdiklerini görüyoruz. Özellikle Türkçe’nin gelişimine ve resmi dil olmasına hizmet etmişlerdir. Bu yüzyıla ait yazışmalar, açık Türkçe olduğu gibi birçok kitap yazarı, gerek nesir gerek nazım yoluyla yazdıkları eserlerinin çoğunu Türkçe yazmışlardır.
14. YY’da Osmanlı hakimiyetine giren Edirne, 19. YY’ın sonlarına kadar huzurlu ve güvenli bir şehir konumundaydı. 1877-1878(93 Harbi) Osmanlı-Rus Savaşı’nda, Plevne’nin düşmesinin ardından savaş güneye yöneldi. Tuna Şark Ordusu Komutanı Süleyman Paşa, kuvvetleri Edirne’de toplayıp II. Plevne’yi yaratmayı düşünmüştü. Savaşın kaybedilmesinin ardından bir iç ili olan Edirne, sınır şehrine dönüşmüştür. Bundan sonraki yıllarda kuvvetli bir sınır kalesi haline getirilmeye çalışılmıştır.
Türk kamuoyunda büyük yankılar uyandıran, derin yaralar açan bu savaş hem o dönemde hem de sonraki dönemlerde edebiyata geniş bir şekilde yansımıştır. Başta Namık Kemal olmak üzere, Muallim Naci, Muallim Feyzi, Hüseyin Raci, Süleyman Nazif gibi şairler savaşla ilgili şiirler yazmışlardır. Ayrıca eski Zağra Müftü’sü Raci Efendi, Mehmet Akif Bey, Gazi Osman Paşa bizzat savaşta gördüklerini anılarında aktarmışlardır. Mizancı Murat bir romanında, Ahmet Hikmet Müftüoğlu ise öykülerinde savaşa yer vermiştir.
Balkan Savaşları, Edirne ve Türk halkı üzerinde önemli etkileri olan savaşlardır. 8 Ekim 1912-30 Mayıs 1913 tarihleri arasında gerçekleşen I. Balkan Savaşı sırasında bir kale kenti olan Edirne kuşatma yaşamıştır. Adı, Londra Konferansı’nda sık sık geçmiş, üzerine yoğun tartışmalar yaşanmıştır. Osmanlı, Edirne’den vazgeçmek istemese de çabalar sonuçsuz kalmış ve 26 Mart 1913’te kahramanca ve çile dolu bir direnişten sonra Edirne teslim olmuştur. Osmanlı’dan kazanılan toprakların, Balkan devletleri arasında paylaşılamaması sonucu çıkan II. Balkan Savaşı, Edirne ve Kırklareli’nin geri alınması için bir fırsat yaratmış ve bu kargaşadan yararlanan Osmanlı, kaybedilen şehirlerini geri almayı başarmıştır.
Balkan Savaşları sonunda Türk Edebiyatı’nda göç, travma ve nefret üzerine edebi eserler görebiliyoruz. I. Balkan Savaşı sonunda Edirne’nin kaybedilmesi, toplum kadar Türk Edebiyatı’nı da etkilemiştir. Vereceğimiz en iyi örneklerden birisi, Mehmet Akif’in Edirne’nin kaybedilmesi üzerine yazdığı şu dizelerdir:
Edirne kal’asıdır gördüğün hisar-ı mehib
Şu zirvesinde biten simsiyah ağaç da salib
Murad-ı evveli koynunda gezdiren tepeler
Nasıl rüku ediyor Ferdinand’a bak bu sefer
Bizim midir sanıyorsun şu yükselen bayrak?
Çeken Savof, Lala Şahin değil kuzum, iyi bak
Edirne! İşte o islamın ahenin suru
Edirne! İşte o şarkın cebin-i mağruru
İkinci aşr-ı tealisi Al-i Osman’ın
Birinci mevki-i feyyazı belki dünyanın
Edirne! İşte o şarkın demir kilidi
Sefil ayakları altında Bulgar’ın şimdi
Muzaffer ordusu hakkıyla(!) intikam alıyor
Kadın, kız, çoluk, çocuk, erkek ne bulsa parçalıyor
Bu katliama da razıyım ihtiram olsa
Harim-i dini de geçtik harim-i namusa
Şu dört minareli cami ki yoktu hiçbir eşi
Ki parlıyordu hilalinde sanatın güneşi
Salibi sineye çekmiş de bekliyor. Nevmid
Ayrıca Edirne’nin düşüşüne tümüyle tanık olan Gustave Cirilli, ”Edirne Kuşatması Günlüğü” eserinde gördüklerini kaleme almıştır. O günlerin tanığı, gazeteci Pierre Loti de Edirne’ye yolculuğunda, yollarda, insan cesetlerinden başka kimseyi görmediğini, Havsa’ya vardığında, su kuyularından insan cesetleri çıkarmaya çalışan korkmuş birkaç kişiye rastladığını anlatır.
Mustafa Kemal Paşa’nın 9. Ordu Müfetttişi olarak Anadolu’ya geçişi, Trakya davası bakımından yeni bir umut olmuştur. Mustafa Kemal Paşa, milli mücadeleyi, mütarekenin imzalandığı gün elimizde kalan Doğu Trakya ve Anadolu’ya dayandırmıştır. Erzurum’da milli bir heyet toplanmasından önceki süreçte, ordu komutanları ve milli kuruluşlarla temasa geçerek milli mücadeleyi tüm yurda yaymayı düşündü. Bu amaçla, Edirne’deki I. Ordu Komutanı Cafer Tayyar Bey’e çektiği 18 Haziran 1919 tarihli telgraf ile bazı talimatlar vererek, her türlü tehlikeye açık olarak gördüğü Trakya’yı ve I. Kolordu’yu Anadolu’ya bağlıyor, Trakya ile iş birliği içine giriyordu. Daha sonraki dönemde, Sivas Kongresi’nde alınan kararlar Edirne’deki yetkililerce de onaylanıp, Mustafa Kemal Paşa’ya destek telgrafları çekilmiştir.
16 Ekim 1919’da Edirne’de toplanan Trakya Paşaeli Müdafaai Hukuk Cemiyeti Kongresi’nde, Batı Trakya’nın Bulgar ve Yunan zulmü altında bırakılmasını itilaf devletleri nezdinde protesto etme ve Batı Trakyalılara yardım etme kararı alındı. Bu karar, telgrafla Anadolu’ya bildirildi.
Bölgede, Yunan ve yerli Rumların, Türk halkını kışkırtıcı eylemlerinin arttığı görülmektedir. Daha sonraki dönemde Yunanlar’ın, Müslüman halka yönelik uygunsuz davranışları şekil değiştirerek daha acımasız ve yok etmeye yönelik bir hál aldı. 5 Temmuz 1919’da Yunanlar’ın işlediği cinayetleri araştırmak üzere bir komisyon kuruldu.
15 Ocak 1920’de yapılan Trakya Paşaeli Müdafaai Hukuk Cemiyeti Kongresi’nde, Doğu Trakya’nın Türk topraklarından ayrılmasını engellemek amacıyla 3000 kişilik silahlı bir milli teşkilat kurulması kararlaştırıldı.
I. Kolordu Komutanı Cafer Tayyar Bey, İstanbul’un İngilizler tarafıdan işgal edilmesi üzerine Mustafa Kemal Paşa’nın seferberlik ve harekat planı hakkındaki emrini uygulamaya karar verdi. 16 Mart 1920’de, İstanbul ile her türlü irtibatı keserek, sıkıyönetim ilán etti. 18 Mart 1920’de ise, Trakya Paşaeli Müdafaai Hukuk Cemiyeti bir bildiri yayımlayarak, halkı milli mücadeleye davet etti. 9-13 Mayıs 1920 tarihlerinde gerçekleşen Büyük Edirne Kongresi’nde, Trakya’nın geleceği, silahlı savunma ve siyasi girişimler konusunda önemli kararlar alınmıştır.
Marmara kıyılarından Doğu Trakya’yı işgale girişen Yunanlar, 5 gün içerisinde Doğu Trakya’yı işgal etmişler ve 25 Temmuz 1920 günü Edirne’ye girmişlerdir. Türk Kurtuluş Savaşı’nın kazanılmasıyla birlikte 25 Kasım 1922’de Yunan işgalinden kurtulan Edirne, yeni Türk devletinin sınırları içerisinde, semalarında Ay Yıldız’ın dalgalandığı edebi Türk yurdu olarak kalmıştır.
Edirne’mizin düşman işgalinden kurtuluşunun 99. yılı kutlu olsun. Başta Önderimiz Mustafa Kemal ATATÜRK olmak üzere, tüm kahramanlarımızı saygı ve minnetle anıyorum.