Tarihe yolculuk
Cuma gününden itibaren Edirne Karaağaç’ta üç gün devam eden Gastronomi festivali yaşandı. Hem Belediye hem de Valilik bu etkinliğe çok emek vermiş. Kadın kooperatiflerinin ürünleri ve özellikle İpsala Kadın Kooperatifinin ürettiği çikolatalar, tadımlık meşhur Deva-i misk, ayrıca deva-i misk’in sütle sunumu, reyhan şerbeti, farklı çay markalarının ürettikleri çay çeşitleri, belediye bandosunun müzik ziyafeti, sanatsal ve yöresel etkinlik gösterileri, Olgunlaşma Enstitüsünün çalısmaları, görülmeye değer içeriklerle halkın beğenisine sunulmuştu.
Edirnemizin olmazsa olmazı “Edirne Ciğeri” de festivalde yerini almıştı. Bu noktada yakın bir geçmişte sonsuzluğa intikal eden, Edirnemizin gönüllü tanıtım ve kültür elçisi rahmetli ciğerci Bahri Dinar’ı da yad etmeden geçemeyeceğim. Eminim üç gün boyunca O, güzel ruhuyla bu festivalin Edirnemize yapacağı katkıya desteğini esirgememiştir.
Bu festivalde Trakya Üniversitesi Tarih Bölümünün çalışmaları gerçekten görülmeye değerdi.Adeta “Bozkır’ın Renkleri” keşfedilmişti. Tarih boyunca Orta Asya’da kullanılan Türk kadın ve erkek başlıkları hem fotoğraflanmış, hem de Tarih Bölümü öğrencilerinin canlı mankenlikleriyle görsel bir şölene dönüşmüştü. İçlerinde öyle şık kadın başlıkları vardı ki, bu güzelliklere daha fazla kayıtsız kalamayıp, Tarih Bölümünün standına gittim. Standta hem öğrencilerle hem de hocalarla sohbet etmeye çalışırken, aman tanrım!, Çinli arkeologların çalışmaları sonucu ortaya çıkan kurabiyeleri gördüm.
Tarihi günümüzden yaklaşık bin beş yüz yıl öncesine kadar uzanan Doğu Türkistan’ın Turfan şehrinde yapılan çalışmalarda kurabiye çeşitleri, dürüm, pide ve mantısının içeriği de fotoğraflarla, bilgi notlarıyla stantta yerini almıştı. Türklerin bin yıllar öncesinden yaptıkları kurabiyeler çok ilgimi çekince, bu işin mimarı ve mutfağında büyük emekleri olan, eski Çin Kaynaklarını (kroniklerini) okuyabilen ender Türk Tarihçilerinden biri; aynı zamanda Asya Hunları başta olmak üzere Türklerin İslam öncesi kültürel yönleriyle ilgili müthiş çalışmaları olan, Saygı değer bilim insanı, kıymetli hocam Profesör Doktor Tilla Deniz Baykuzu’nun verdiği bilgiler paha biçilemezdi.
Hocamın yaptığı çalışmaların hayranlık uyandırmaması mümkün değil. Kurabiyelerin içine unun yanı sıra tarçın, zencefil, karanfil, mahlep, yeni bahar gibi baharatlar katılmış içsiz kurabiyeler olduğu gibi, ceviz, kuş üzümü,incir ve eriklerle içleri doldurmuş olan kurabiyeler de resimlenmişti. Ayrıca bu kurabiyelerin bir özelliği de Hatay ve Mersin yöresinde “Kömbe”, Gaziantep ve Kilis yöresinde de “Gerebiç” diye adlandırılan kurabiye çeşitleriyle neredeyse bire bir benzemesi! Bu benzerlik benim için paha biçilemez bir keşfe dönüştü. “Biz Türkler, gittiğimiz yere sadece askeri gücümüzle değil, aynı zamanda kültürümüz, sanatımız,yaratıcılığımız ve geleneklerimizle gitmişiz.” cümlesinin vücut bulmuş halini görmek ayrı bir duygusal güzellik ve aynı zamanda bizim için tarihsel bütünlük yarattığını da görmüş olmanın mutluluğu tarif edilemez diye düşünüyorum.
Tarihimizin baştan başa bir bütünlük ve kültürel yaşanmışlıklarının günümüze anlamlı aktarımının insanı cezbetmemesi mümkün değil. Aynı zamanda bu hafta sonu, yine kentimizde Edirne’nin yetiştirdiği saygıdeğer bir hanımefendi ve tam bir Cumhuriyet kadını olan Suna Sarvan Hasdoğru’nun, gelirini Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’ne bağışlayacağı “Geçmişten Günümüze Giysiler ve Ev Gereçleri” adlı serginin de açılışı vardı. Orada Edirne’ye özgü ve Edirne tarihi kokan muhteşem eserlerle en az altmış-yetmiş yıl geriye gittik. 1950 ve daha önceki yıllara ait, el emeği, göz nuru, yaratıcı ve muhteşem ürünlerle bir arada olmak, üstelik satılan ürünlerden her birinin genç bir Kardelen kızımızın eğitimine katkı sunacağını bilmek, genç hayatlara yeni bir ışık yakmak, alkışlanması gereken bir olay! Edirnemiz festivallerle ve böyle anlamlı etkinliklerle daha güzel oluyor.
Çalışmalarda emeği geçen herkese teşekkürler. Sevgiyle kalın…