Ulusum’un pazarı

“Yeni yıla nasıl girersen o yıl, öyle geçermiş.” önermesi sizin için ne kadar geçerli bilmiyorum. 2023’ün ilk günü bir pazara denk gelince koca bir yılı “pazar günü” tadında yaşasak nasıl olur diye düşündüm. Belki bu dilek, insanlar değil yıllar için geçerlidir.
Pazar günü, kahvaltı demektir. Koca bir yıl kahvaltı tadında geçsin diye ülkenin haritasını gözümde devasa bir yer sofrasına dönüştürdüm. Genç, yaşlı, çoluk çocuk; seksen beş milyonu bu pazar kahvaltısının etrafında topladım. Akdeniz’den meyveler, Ege’den zeytinler getirdim. Güneydoğu Anadolu, ceplerinden yemişleri çıkardı. Karadeniz, çayı demledi, Doğu Anadolu şekeri uzattı. İç Anadolu, ekmekleri koparıp bir bir paylaştırdı. İştahla uyanacağımız günlerin bizi beklediği, taptaze duygularla beslendiğimiz, buram buram umudun yayıldığı, yanımızdakileri yormayıp “Sen otur ben getiririm”,kollayıp “Dikkat et! sıcak” dediğimiz bir yıl olsun diledim. Marmara’yı unutmadım, ona da; “Biz yedik Allah artırsın sofrayı kuran kaldırsın” dedim.
Kahvaltıdan sonra keyifli bir pazar kahvesi iyi gelir. Eskisi gibi birbirimize hal ve hatırımızı sorduğumuz, zihnimizde bölük pörçük kalan anılarımızı nasıl attığımızı unuttuğumuz kahkahalarla anlatacağımız pazar kahvesi tadında bir yıl olsun isterim. Öyle bir yıl ki kırk yıl hatıralarımızda kalsın. Öyle bir kahve ki fincanı ters çevirip, dibinde kalan telvesiyle bizi boş yere oyalamasın. Sade, orta ya da şekerli nasıl içerseniz şimdiden afiyet olsun.
Haftanın yedinci ve son günü olan pazar, ülkemizde tatil de olduğundan daha çok dinlenmek, uyumak, uzanmak, uzaklaşmak, gezmek üzerine planlanır. Pazar demek dertleri, tasaları bir gün sonraya ertelemektir. Hafta içi bulunduğun yerden/ durumdan uzaklaşmaktır. Sana işi, okulu, kafanı kurcalayan sorunu, çözülmesi gereken problemi, neyi nasıl yapacağını bilmediğini hatırlatan bir ton şeyi unutmaktır. Hatırlamak için nasılsa pazartesi var.
Pazar dediğin ” biraz da bu tarafa dönüp uyuyayım” dediğimiz bir gündür. Saatin alarmını kurmadığımız, kurmadan o hep aynı saatte gözlerimizi açtığımız gündür. Bir haftalık dağınıklığın son bulduğu gündür; kimi evi, evrakları, çamaşırları toplar kimi kafasını, sinirlerini, düşüncelerini. Kimi yalnız kalmak için telefonunu kapatır kimi kalabalıkta kulağını. Kimi vakit öldürmek ister kimi öldürülen faili meçhul vakitlerin intikamını
almak.
Pazar günü, sınav kağıdıyla iki saat boyunca bir elinde kalem bir elinde geleceğinle baş başa kalmak demektir. Nesilden nesile değişen sınav sistemiyle senden önceki kuşağa aldığın puanla yüzdelik dilimi anlatamamaktır. Her ne kadar resmi tatil olsa da pazar günü, eğitimini aldığın alanda iş bulamadığın için sabahın köründe başka bir işe gittiğin gündür. Bunca zaman dirsek çürüttüğün mesleğinde hasta yakınları tarafından darp edildiğin nöbet günüdür.
Bu yıl, pazar seçim demek. Erken ya da geç bir pazar gününe denk gelecek. Bir yer sofrası etrafında topladığım milyonları bulan kalabalık, tabakta kalan son zeytin tanesini almak için kapışan iki çocuk gibi mücadele edecek. Bu arbede yaşanırken kızaran ekmekler yanacak, çayın kaynar suyu birilerinin canını yakacak. Güçlü olan zayıf bulduğunu sofradan kovacak. Bir pazar kahvaltısı hayalimiz vardı o da burnumuzdan gelecek.
Neyse ki yılın son günü yine bir pazar gününe denk geliyor. Bu kahvaltı, hayal ya da gerçek elbet kurulacak.