Yapay zeka ne yapay?
YAPAYIN ZEKASI
ZEKA YAŞTA DEĞİL YAPAYDA
Zeka, insanın düşünme, akıl yürütme, nesnel gerçekleri algılayarak kavrama, yargılama ve sonuç çıkarma yeteneklerinin tümü. Peki ya yapay zeka? En basit haliyle makinelerin,insan zekasını taklit ederek akıllı hareket kabiliyeti olarak tanımlanan yapay zeka teknolojisi son zamanlarda sık sık karşıma çıkıyor.
Sosyal medya hesaplarında yeni arkadaş, ürün önerileri, yabancı dilden dilimize yazı çevirileri, yüz ve ses tanıma sistemleri, geçmiş verilere dayanarak bir değişkenin gelecekteki değerini tahmin etmek vs. Bilinenin aksine bu teknoloji yeni değil, yarım asırdır üzerinde çalışma yapılan bir alan. Bilgisayar bilimcisi ve matematikçi Alan Turing’in “Makineler düşünebilir mi?” sorusuyla çıkılan bir macera. Macera diyorum çünkü hem heyecanlı hem de ilginç olaylar dizisi halinde devam ediyor. Dünya ve teknoloji çok hızlı bir şekilde değişirken bu değişim karşısında haliyle farklı nesiller de farklı tepkiler veriyor.
Dünyaya gözlerini açtığında radyo,teyp, televizyonla tanışan X kuşağı, daktilodan bilgisayara geçerken klavyede harfleri arayan ebeveynlerine hunharca güldüğünü unutmuş. Bugün gülme sırasının sosyal medya, görüntülü görüşme, uzaktan eğitim, online toplantılar karşısında gösterdikleri becerilere ebeveyni olduğu; Z kuşağında olduğunu acı bir şekilde deneyimliyor. Benim de içinde bulunduğum X kuşağı, fotoğraf makinesi, telefon, video, hesap makinesi, walkman gibi tek bir amaca hizmet eden ürünler kullanırken Y ve Z kuşağı tüm bu işleri tek bir cihazda toplandığı bilgisayar ya da akıllı telefonlarda yapıyor. Bilgisayarın evlere girmeye başladığı dönemlerde birçok kişi gibi ben de bilgisayarların çok da akıllı sistemler olmadığını, sadece verilen komutları bilgileri dahilinde yerine getiren sistemler olduğunu düşünmüştüm öyle ya adı üstünde bilgi-sayar. İnternet hayatımıza girene kadar da bu böyleydi. Yıllar evvel sıfır bir otomobilin ön koltuğunda oturmuş kontrol panelinin üzerindeki göstergelere ve o kocaman ön camdan trafiğe bakarken içimden “Bunun bir üstü uzay mekiği olmalı” diye geçirdiğimi aynı yıllarda kişisel cep telefonları için birinin beni evde değilken aramasına neden ihtiyaç duyayım diye düşündüğümü itiraf etmemin tam da zamanı sanırım. Bu fikirlerin bende oluşmasına sebep ait olduğum kuşak mı yoksa çocukluğu, iki binli yılları gökyüzünde uçan arabaları hayal ederek geçen bir çocuğun hayal kırıklığı mıydı bilemiyorum ama nihayetinde ne hayatımda beni geleceğe götürecek DeLorean’ım oldu ne de Doktor Brown ile tanışma şansım.
Şimdi yapay zekalı bir geleceği hayal etmeye çalışırken ister istemez aklımda bir soru beliriyor. Yapay zeka, insanların işlerini söylendiği gibi elinden alacak mı yoksa hayalini bile kurmakta aciz kaldığımız yepyeni ufukları mı açacak? Belki bir dahaki sefer bu yazıyı bir yapay zeka yazacak belki kendini, size ben olduğuma inandıracak ne bileyim; ben söyleyeceğim o yazacak ya da o söyleyecek ben yazacağım. Hastalıklara, insan ömrünün uzamasına çare mi bulacak yoksa bir ülke başkanın iktidar hırsıyla Hiroşima gibi bomba etkisi mi yaratacak? Yaşayarak göreceğiz.
Gelişmekte olan ülkelerde yaşayan insanların makus talihi; güneşli bir günde gökyüzüne bakarken elini gözlerine siper etmek gibidir geleceğe bakmak. Güneş yoksa da elinizi siper ederken hafifçe gözlerinizi kısın daha iyi görebileceğimize dair umut var.