Yaşamak ümit etmektir
Cumhuriyetin ve sosyal devlet anlayışının en büyük kazanımı, zeki ve mücadeleci ruha sahip, okumaya istekli çocukların ekonomik durumları yetersizde olsa okuyabiliyor ve sosyal devlet anlayışı ile de normal şartlarda hayal dahi edilemeyecek başarı ve makamlara geliyor olmalarıdır. İşte böyle bir profil ve hikayeye sahip, son dönemlerin popüler insanlarından biri de; Nobel ödüllü Türk bilim insanı Prof. Dr. Aziz Sancar’dır, Mardin Savur’da dünyaya geldi.
İlk ve orta öğrenimini Mardin’de tamamlayan Sancar, yüksek öğrenimine 1963’te İstanbul Tıp Fakültesi’nde başladı. Başarılı geçen yüksek öğrenim sürecinin ardından iki yıl kadar Savur’da hekimlik yapan Sancar, daha sonra burslu olarak Johns Hopkins Üniversitesi’ne girdi. Burada Claude Rupert ile birlikte yürüttüğü gen klonlama deneyleri olumlu sonuçlar verdi ve moleküler biyoloji alanında ilk başarısını kazandı. 1977-82 arasında DNA onarımı üzerine çalışmalar yürüttü ve doçentlik tezini bu konu üzerinde tamamladı. DNA onarımı üzerine yaptığı çalışmaları, Aziz Sancar’a 2015 yılında Nobel Kimya ödülü kazandırdı. Biyolojik saat kavramı ve kanser tedavisi üzerine yaptığı çalışmalarla daha pek çok ödüle layık görüldü.
Aziz Sancar ayrıca ABD’de öğrenim gören Türk öğrencilere yaptığı yardım ve katkılarıyla da tanınmaktadır. İşte böyle bir bilim insanının ödül alması elbette ki ulus olarak hepimizi gururlandırdı, göğsümüzü kabarttı, ancak kendisi yaşadığı başarıda yolunu açan kişinin kim olduğunun farkında olduğu için Aziz Sancar aldığı Nobel ödülünü Anıtkabir Müzesi’ne bağışlamış; “Beni ödüle götüren, Atatürk’ün ve Türkiye Cumhuriyeti’nin yaptığı eğitim devrimidir. Dolayısıyla bu ödülün sahibi Atatürk ve Türkiye Cumhuriyeti’ni temsil eden Anıtkabir Müzesi’dir.”
Büyük önder Mustafa Kemal Atatürk, Cumhuriyeti kurduktan sonra eğitime ve fırsat eşitliğine çok önem verdi. Cehaletin önüne geçmenin yolunun eğitimden geçtiğini bildiği için eğitim seferberliğini başlattı. Bu şekilde yurdumuzun tüm bölgelerindeki köylerde yaşayan pırıl pırıl çocuklar bilimle aydınlandı.
Ücretsiz eğitimin verildiği bu okullarda müfredat programı aynı olduğu için üniversitelere girişte ve sonrasında mesleki yaşamda fırsat eşitliği sağlandı. Bu sayede ülkemizde uzak bir ilin uzak bir ilçesinin sapa bir köyünde yaşayan kişi, okuyarak ve çalışarak önemli mevkiilere gelmekteydi.
Ayrıca sahip olduğu beyinsel yetenekler de topluma kazandırılmış oluyordu. Geçmiş zaman cümleleri kuruyorum artık. Maalesef günümüzde Cumhuriyetin ilk yüzyılındaki eğitim modeli ve fırsat eşitiğinden çok uzaklaştık. Artık tüm köylerde okul yok.
Maalesef taşımalı eğitime geçildi. Neredeyse her mahallede artık özel okul var. Oraya da ancak para bulabilenler gidebiliyor. Devlet okullarında alınan eğitim yeterli olmayınca, parası olan ya da borç harç para bulabilen veliler çocuklarına özel ders aldırıyor veya özel okullara göndermek zorunda kalıyor. Parası olmayanlar duruma razı olmak zorunda kalıyor. Bu da eğitimi ve eğitimde fırsat eşitliğini olumsuz yönde etkiliyor. Bu durumun devam etmesi geleceğimizi tehlikeye atıyor. İyi bir eğitim ve öğretim almak ülkemizdeki her çocuğun ve gencin hakkı. Bu hakkı onlardan esirgemek Cumhuriyetin kazanımlarına ve ülkemizin geleceğine vurulmuş darbedir.
Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılında da çağdaş, bilime dayalı, çağı yakalayan, ücretsiz, tüm çocuk ve gençlerin eşit yararlandığı eğitim sisteminin yeniden hayata geçirilmesi ümidiyle…