Gönüllü kulluk

Koşulların hiç hak etmediğiniz şekilde cereyan ettiğini düşündüğünüz oldu mu? Böyle bir durum yaşadığımızda bazen varolan bütün seçeneklerin sonlandığını düşünür “kader” deriz; ya da kendi kendimizi motive edip koşulları fazlasıyla zorlamaya devam ederiz.

Peki, koşulların hiç hak etmediğiniz biçimde olup olmadığının farkında değilseniz, size empoze edilen yanlış donanımlarınızın doğru olduğuna inandırıldıysanız? İfade etmeye çalıştığım o yanlışlar belki de sizi tamamen pasifize edip dönüştürdüyse öyle kalmaya devam edeceksiniz. Yanlış eğitim insanın kimliğini ve kişiliğini yok eder. Eğitim derken sadece okuldan bahsetmiyorum. Zaman zaman en yakınınız dahi sizi ifade ettiğim şekilde yönlendirebiliyor. Bu bir arkadaşınız, eşiniz hatta ebeveyniniz de olabilir. İnsan insana niye böyle davranır diye düşündüğümüzde ise farklı olasılıklar ortaya çıkabiliyor.

Kıskançlık, cehalet ve en vahimi de hiçbir art niyet gütmeden öyle inandığı için de olumsuz yönlendirmeyi yapabilir. Eğer uygun koşullarda olmadığınızın farkındaysanız ve imkânınız da varsa bana göre bulunduğunuz ortamı terk edebilmelisiniz. Ya da koşulları değiştirmek için kendinizi geliştirmenin yollarını bulmak zorundasınız. Aksi takdirde bir süre sonra size dayatılan yanlışlıkların yanlış olduğunu da unutacak ve öncelikle ruhunuzu köleleştirmiş olacaksınız. Daha sonra da sizden sonra gelen çocuklarınız köle olduklarının farkında bile olamayacaklardır. Şöyle bir hikâyeyi sizlerle paylaşmak istiyorum.

Dört tavuk, bir kartal yuvasına gidip bir yumurta çalarlar. Yumurtayı kümese getirdiklerinde, diğer tavuklar gördükleri bu yumurtanın çok büyük bir tavuğa ait olduğunu düşünürler. Zaman geçer, yumurtayı getirenler de unuturlar, onlar da bu yumurtanın büyük bir tavuğa ait olduğuna inanırlar. Günün birinde kuluçkaya yatan bir tavuğun altındaki o yumurta kırılır. İçinden simsiyah kanatlı, ilginç gagalı tuhaf bir tavuk çıkar. Herkes şaşkın, mutludur; böylesini ilk defa görmüşlerdir.

Anne tavuk, yavrusuna dersler vermeye başlar: “Bak yavrum, yerden bulduğun böceği şöyle ye! Arpayı buğdayı böyle ye!.” Anne tavuk her geçen gün yeni şeyler öğretir yavrusuna; tehlikelere karşı nasıl davranılacağını da… Büyük yumurtadan çıkan ilginç gagalı yavru tavuk, annesinin her söylediğini yapmakta, büyüdükçe de güzelleşmektedir. Oldukça uzun kanatları vardır. Diğer tavuklar onun kanatlarına kıskançlıkla bakmaktadır. Bir gün anne tavuk yavrusuna havadan gelen tehlikelere karşı kendini nasıl savunacağını anlatırken yavrunun gözü, gökyüzünde çoook yukarılarda süzülerek ihtişamla uçan başka bir canlıya ilişir. “Anne bu ne?” diye sorar. Anne tavuk; “Ha o mu? O kartal yavrum, kuşların padişahı.” “Ne de güzel uçuyor!..” deyip iç geçirir yavru tavuk. “Evet yavrum. Ama sen sakın ona özenme! Asla onun gibi olamazsın. Senden önce baban, deden, amcan hepsi ona özendi ama hiç biri onun gibi uçamadı. Sen bir tavuksun ve bir tavuk gibi yaşamalısın.” O günden sonra küçük tavuk, ömrü boyunca arka bahçede kartalın ihtişamlı geçişini izleyip iç çeker ve her defasında, “Keşke ben de bir kartal olup uçabilseydim.” diye hayıflanır. Ve bir gün siyah uzun kanatlı büyük tavuk, ihtişamlı kartalı izlerken ölüp gider. Onu bir tavuk gibi defnederler. Oysa ölen bir kartaldır…

İnsanların, içinde bulundukları durumu doğal karşılayıp benimsememeleri, hep daha iyiyi, daha güzeli amaçlamaları için onlara belli değerler, onur, erdem gibi insani davranış kalıpları aşılamak gerekir. Çünkü bilimsel ve özgür düşünen, aklını öne çıkaran, sorgulayan, gerektiğinde hesap soran bireylerin oluşturduğu toplumların geleceği çok daha güven içinde olacaktır…!!!

Sevgiyle ve özgürlükle kalın

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu
error: İçerik korunmaktadır !!